İnsanlık tarihi boyunca zekanın ölçülmesi önemli bir konu olmuş, bu konuda birçok teoriler yazılmış, testler geliştirilmiş. Google’da IQ, EQ yazdığınızda bu konuda yüzlerce site çıkıyor karşınıza, demek ki büyük bir ilgi var bu konuya. Ben de yıllardır bu terimleri günlük hayatımda da, iş hayatımda da kullanıyorum ve kendimce bu kelimelere yüklediğim anlamlar var.
Bundan 10-15 yıl öncesine kadar zeka ile ilgili sadece Intelligence Quotient yani Zihinsel Zeka Katsayısı anlamına gelen kelimelerin kısaltması olan IQ harflerini kullanıyorduk, ama son zamanlarda Emotional Quotient yani Duygusal Zeka Katsayısı anlamına gelen kelimelerin kısaltması olan EQ da girdi hayatımıza.
Genellikle kitaplara ya da bu konuda yazılan yazılara baktığınızda IQ’nun daha çok matematik ve mantıkla ilgili olduğu, EQ’nun ise daha çok sosyal konularla ilgili olduğunu okuyoruz. Örneğin İngilizce sitelerde bolca şöyle ifadeler var :
“EQ gets you through life whereas IQ gets you through school”, “EQ has more to do with happiness and success in life than IQ”.
EQ’nun daha çok mutluluk getirdiğini, hayat boyu başarının EQ ile sağlanabileceğini düşündürüyor hemen hemen bütün makaleler.
Ben ise yıllardır bu konuda düşündüğümde bu ayrımı daha çok şöyle yapıyorum, ne kadar doğru yapıyorum, yorum sizin, açıkça biraz ahkam kesiyorum 🙂
Bana göre IQ = Zeka, EQ = Akıl.
Bu ne demektir ve zeka ile akıl arasında ne fark vardır?
Ben zekanın daha çok doğuştan geldiğini, genetiğin, fiziksel şartların, biyolojik etkilerin sonucu belirlendiğini düşünüyorum. Aklı ise sahip olunan zekayı kullanma yeteneği olarak tanımlıyorum ve aklın daha çok eğitim, sosyal şartlar, kültür gibi daha sosyal ve psikolojik etkilerle belirlendiğini düşünüyorum.
Çok üstün zekaya sahip olduğu halde aklı olmayan, yani bu zekasını değerlendiremeyen ve mutsuz bir hayat süren o kadar çok insan var ki. Ya da tam tersi, aklı ile varolan zekasını çok iyi kullanıp, çok mutlu ve başarılı olanlar da.
Zekanın sonradan çok geliştirilebildiğini düşünmüyorum, zekanın potansiyeli bence aşağı yukarı belli ama aklın geliştirilebileceğine inanıyorum. Çok çeşitli yöntemlerle, potansiyel zekamızı daha iyi kullanabileceğimizi ve bu sayede daha mutlu daha başarılı bir yaşam sürebileceğimize inanıyorum.
Aklı geliştirmek için beynimizde düşünce patikaları oluşturmak, yani çok farklı konularda pratik yapmış olmak çok önemli. Bizler düşünürken, problemler çözerken beynimizde daha sonra kullanmak üzere düşünce patikaları oluşturuyoruz farkında olmadan ve daha sonra benzer durumlarda bu patikaları yeniden oluşturmaya gerek kalmadan çok çabuk sonuca ulaşıyoruz.
Genellikle benzer problemleri hızlı ve doğru şekilde çözmeyi de zeka ile açıklıyoruz. Halbuki burada zeka değil akıl daha önde bana göre. Başka bir ifade ile, zekanın bir ölçüsü de, beynimizde oluşturabileceğimiz düşünce patikalarının toplam miktarı iken, akıl bu patikaların oluşmuş olanlarının toplamıdır diyebiliriz. Bu nedenle zamanla daha zeki değil daha akıllı olabiliriz.
Daha fazla düşünce patikaları oluşturabilmenin en iyi yönteminin EMPATİ, yani kendini karşındaki kişinin yerine koyarak düşünmek olduğunu sanıyorum. Çünkü sadece kendi bakış açımızla olaylara baktığımızda oluşturabileceğimiz düşünce patikaları sınırlı sayıda olacaktır.
Örneğin ben futbol maçı seyretmeyi çok severim, hiç gol olmayan bir maçı bile hiç dikkatim dağılmadan seyredebilirim, çünkü bir maçı seyrederken kendimi her an sahada bulunan 22 tane futbolcunun, orta hakemin, yan hakemlerin, her iki takımın teknik direktörlerinin yerine koyarak, ben olsaydım ne yapardım, topu nereye vururdum, ne karar verirdim, hangi oyuncuyu çıkarırdım diye düşünürüm ve bir maçın sonunda hem büyük bir zevk almış hem de ciddi şekilde yorulmuş hissederim kendimi.
Hayatta da birçok olaya bu şekilde bakarak aslında hem zevk alabilir hem de patikalar oluşturabiliriz.
İkili ilişkilerde empati daha da etkili bir yöntem zaten. Eşinizle, ortağınızla, patronunuz ya da çalışanınızla, çocuğunuz ya da ebeveynlerinizle ilişkilerinizde empati yapabilirseniz hem daha mutlu bir yaşam sürdürebilir hem de aklınızı daha da geliştirmiş olabilirsiniz.
Bence insanların daha mutlu yaşamak için birbirlerini daha iyi anlaması gerekiyor, bunun yolu da daha akıllı olabilmekte, daha çok empati yapabilmekte..
Belki de kapitalist bir dünya düzeni içinde, tamamen bireyci, bencil insanlar olmaya yönlendirilirken empati yeteneğimizi kaybediyoruz, dolayısıyla EQ’muz, yani akıllılığımızı kaybediyoruz, belki bu yüzden her geçen gün daha çok şeye sahip ama daha mutsuz bir toplum oluyoruz.
Empati dolu günler diliyorum..
Categories: Bütün Yazılar
Bir Cevap Yazın