Bir Rol Model Şirket: Kokteyl

Türkiye’de Internet sektöründe insanlar beni daha çok Mackolik’in kurucularından birisi olarak tanır, son zamanlarda Masomo’nun kurucularından birisi olarak da tanıyor. İş hayatım boyunca birçok şirket kurdum, yatırım yaparak ortak oldum, ama bunların arasında belki de en az tanınanı ama her zaman asıl şirketim hatta evim diye gördüğüm, satmayı hiçbir zaman düşünmediğim ve düşünmeyeceğim tek şirketim Kokteyl oldu. 20 yıla yakın bir zamandır kullandığım email adresim de kokteyl.com uzantılı ve hayatım boyunca değiştireceğimi de sanmıyorum.

Çok çeşitli konularda yazdığım bu blog sayfamda, Kokteyl ile ilgili de yazmak istedim, çünkü başka girişimcilerin ilham alabileceği detaylar olduğunu düşünüyorum. Ben Kokteyl içinde uyguladığım stratejileri bir yerlerde okuyarak ya da görerek değil, tamamen vicdanımı, aklımı, tecrübelerimi ve genel dünya görüşümü kullanarak geliştirdim. Tabi bu stratejileri ortaklarımla ya da çalışanlarımla da tartıştım ve her zaman tam olarak anlaşarak ilerledik. Bu yazıda hem Kokteyl’in hikayesinden hem de zaman içinde evrilerek bugün girişimcilik ekosistemi için nasıl sıra dışı bir şirket modeline dönüştüğünden bahsedeceğim.

Kokteyl’i 2002 yılında kurucularından birisi olduğum Coretech’deki 5 ortak ve çalışanlardan Tarkan ile kurduk. Coretech büyük şirketlere onların ihtiyaçlarına özel yazılımlar yapıyordu ama Tarkan ile ben internet siteleri açarak B2C işler yapmak istiyorduk. Kokteyl’i Tarkan ile ben yönetirken diğer ortaklarımız Coretech’de çalışmaya devam ettiler ve bizim Kokteyl’deki çok zor olan ilk yıllarımızı finanse ettiler. Onlar olmadan bu noktaya gelemeyebilirdik.

Mackolik.com 2005 yılından itibaren para kazanmaya başlayınca Mackolik A.Ş. adında ve Kokteyl ile aynı hisse yapısı ile bir şirket daha kurduk. Tüm spor ile ilgili web sitelerinin ve ürünlerin sahibi olan Mackolik’te sadece operatör, moderatör ve editör kadro çalışırken, Kokteyl’de yazılımcılar çalışıyordu ve Kokteyl bu yazılım hizmeti karşılığında Mackolik’e fatura kesiyordu. Yani Mackolik, Kokteyl’in bir numaralı müşterisiydi. Böylece Mackolik çok karlı bir şirket olurken, Kokteyl sadece maliyetlerini çıkarmaya çalışıyordu. Bunu yapma amacımız ileride Mackolik’i satmak istersek tek başına satabilme esnekliğine sahip olmaktı. Çünkü Kokteyl içinde başka işler de deniyorduk ve başarılı olabilecekleri ayrı şirketler kurarak Kokteyl dışına çıkarmayı hedefliyorduk. Böylece Kokteyl hiçbir zaman satmayacağımız bir çeşit kuluçka şirket olarak konumlanıyordu. Kokteyl ismi de zaten içki değil projeler kokteyli anlamına geliyordu bizim için.

1995 yılında kurduğumuz Coretech’deki hisselerimi 2009 yılında bedelsiz olarak ortaklarıma devrederek ayrıldım. Daha sonra 2012 yılında Mackolik A.Ş.’nin %51’ini İngiliz Perform Group’a sattık. Bu satış sırasında Perform, Kokteyl A.Ş.’yi de almak istedi ama biz satmayı düşünmediğimizi söyledik. 2012’deki bu ilk satışta bizim ricamızla Mackolik’teki tüm hisselerini satan Coretech’deki ortaklarımıza, bize vermiş oldukları desteğin karşılığını çok daha iyi şartlarda vermiş ve borcumuzu fazlasıyla ödemiş olduk. Onlar da Mackolik satışı sonrası Kokteyl’deki hisselerini Tarkan ve bana bedelsiz olarak devrederek iyi niyetlerini gösterdiler. 2016 yılında sadece ben ve Tarkan’da kalmış olan Mackolik’in %49 hissesini de Perform Grubu’na sattık.

Kokteyl’deki tek ortağım Tarkan, Mackolik satışı sonrası artık çalışmak istemediğini, hisselerini bedelsiz olarak bana devretmek istediğini söyledi ama ben bunu kabul etmedim. Çalışmasına gerek olmadığını ama küçük bir oranda olsa da hisselerin bir kısmının kendisinde kalmasını, geri kalan hisseleri de bana değil yıllardır bizimle olan çalışanlarımıza dağıtmayı önerdim. Hatta ben de yıllar içinde çalışmayı azaltmayı ve dolayısıyla hisselerimi de azaltmak istediğimi, bu yüzden ben de her yıl hisselerimin bir kısmını çalışanlarımıza vereceğimi söyledim. Bunu o zaman çalışanlarımız, şimdi ortaklarım olan Mesut Ünal, Arif Ersin, Emrah Akdağ, Cem Çatıkkaş, Ömer Kırkağaçlıoğlu ve Tolga Şeremet ile konuştum. Bu yazıyı yazdığım 2020 yılında, bu 6 kişi Kokteyl’in %55’ine sahipler ve bu oran 4 yıl sonra %75’e ulaşacak. Bu arada bu yıl aramıza ilk kadın ortağımız Ayşegül Yıldırım da eklendi ve umuyorum zaman içinde ortaklarımın sayısı daha da artacak.

Bunun dışında Kokteyl’de en az 6 ay çalışmış olan çalışanların tamamı, her yıl sonunda geçmiş yılki performanslarına bağlı olan bir bonus sistemine tabi. Ayrıca en az 1 yıl çalışan herkes, 3 yıldan daha fazla şirkette kalmaya devam ederse, gerçek hisseye dönüşecek bir opsiyon sistemine de tabi. Böylece Kokteyl, büyük çoğunluğu çalışanlara ait olan, son derece demokratik bir yazılım şirketi. Şirkette şef, müdür vs. gibi unvanların olduğu herhangi bir hiyerarşi de yok. Ben dahil herkes her işi yapabileceğini bilir, herkes şirketin geleceği ile ilgili stratejilerden haberdardır. Birlikte konuşamadığımız hiçbir konu yoktur.

Buraya kadar anlatmış olduklarım Kokteyl’in şirket yapısı ile ilgili bilgilerdi. Bundan sonrası ise Kokteyl’de proje olarak neler yapıyoruz ve neler yapmayı hedefliyoruz ile ilgili olacak. Çünkü bu anlatacaklarım bu yazıyı okuyan özellikle proje sahibi kişilere ilginç gelecektir sanıyorum.

Kokteyl kurulduğu 2002 yılından bu yana 18 yıl içinde öncelikle kendi hayallerinin peşinde koşan bir şirket oldu. Bu hayallerin içinde gerçeğe dönen en büyük hayal Mackolik oldu ve onun maddi getirisi sayesinde dışarıdan herhangi bir yatırım ihtiyacı olmadan başka birçok proje deneme şansımız oldu. Bunların içinde başarısız projelerimiz de oldu, ama her başarısız proje bize deneyim olarak geri döndü. Kokteyl, tüm hisselerimizi 2016’da satmış olmamıza rağmen, Mackolik’e hala teknik destek vermeye ve bu emeği karşılığında fatura kesmeye devam ediyor. Bunun dışında en büyük ve önemli proje olarak, mobil oyun ve uygulamalardaki reklam gelirlerini optimize eden ve de aynı zamanda eşsiz bir analiz aracı olan Admost’u geliştiriyor. Başka birkaç tane daha deneme amaçlı projeler geliştirmeye çalışıyor.

Ben 2012 yılından bu yana Türkiye’de startup dünyası içinde melek yatırımcı ve mentor kimliğimle de oldukça aktif durumdayım. 2013 yılında taşındığım Londra’da da aynı şekilde birçok startup şirketle muhatap oluyorum. Günde en az 2-3 tane çeşitli aşamalarda proje dinliyorum. Bugün teknoloji girişimlerinin en büyük problemlerinden biri iyi bir yazılım ekibi kurmak veya dışarıdan yazılım yaptırma işinin organizasyonel ve yönetimsel sorunlarıyla baş etmek. Çoğu girişim bu sebepten kapanıyor veya ürünü dışarıya yaptırdığından temel işe odaklanamıyor, para, zaman ve enerji kaybı da zaten nefesi az olan girişimleri öldürebiliyor.

Bu yüzden de son 3 yıldır beğendiğimiz çeşitli startup firmalara Kokteyl olarak yazılımı bedelsiz yapmak karşılığında ortak oluyoruz. Şu anda bu şekilde ortak olduğumuz 4 şirket var ve bu yazımda bunlardan bir tanesi olan Qumpara projesini anlatacağım. Diğerleri henüz yazılım geliştirme aşamasında olduğundan bu yazıda şimdilik onlardan bahsetmeyeceğim ama bu tür projelere nasıl yaklaştığımızın anlaşılması açısından Qumpara güzel bir örnek olacaktır.

2016 yılının sonlarına doğru bir gece oldukça geç bir saatte, Facebook Messenger üzerinden uzunca ama çok içten bir mesaj aldım, mesajı gönderen kişi Qumpara uygulamasının sahibi şirket Nobium’un kurucularından Banu’ydu. Beni uzun süredir takip ettiğini, bloğumdaki yazılarımı okuduğunu, kendisinin de bir girişimci olduğunu, benimle bu konularda sohbet edebilmek ve danışabilmek istediğini söylüyordu. Ben de o anda bilgisayar başındaydım, hemen cevap verdim ve hadi konuşalım dedim. O bunu hiç beklemiyordu, pijamalıyım şu anda dedi, ben de üzerine bir tişört geçir gel dedim ve ilk görüşmemizi bu şekilde yaptık ve sonraki 6 ay boyunca kendisiyle çok sık şekilde ve genellikle messenger üzerinden sohbet etmeyi sürdürdük. İşiyle ilgili her detayı, potansiyel yatırımcılarla görüşmelerini, ortağı, çalışanları ya da müşterileri ile ilgili fikirlerini, sorunlarını, yani neredeyse her şeyi konuşmaya başladık. Bu süreçte söylediğim her cümleyi önemsemesi, tavsiyelerimi hayata geçirmeye çalışması benim de çok hoşuma gidiyordu tabi. Bir gün yine yazışırken nakit akışı konusunda sorun yaşadığını söyledi, ne kadar nakde ihtiyacı olduğunu sordum, 100 bin TL deyince ben de bunu borç ya da isterse yatırım olarak verebileceğimi söyledim. O ana kadar aramızda benim yatırım yapmam konusu hiç konuşulmadığı için çok heyecanlandı ve tabi ki yatırımı tercih edeceğini söyledi. Ben de ne kadar hisse vermek istiyorsan ver o zaman dedim ve ertesi gün, sözleşme bile imzalamadan parayı gönderdim ve o da bana %10 hisse verdi.

Bu yatırım, Banu’nun deyimiyle ‘Sihirli değnek etkisi’ yaptı ve Qumpara’nın işleri büyümeye başladı. Hatta benim yatırım haberimi alan birkaç melek yatırımcıdan daha Qumpara’ya yatırım yapmak için talep geldi ama kendilerine yatırım aramaya durduğumuzu söyledik. Ben artık sadece bir mentor olarak değil ortak olarak da işlerle ilgilenmeye başladım. Ama işler büyüdükçe zaten 8 kişilik olan şirkette yazılım ekibinin Qumpara için kurduğumuz hayallere ulaşmakta çok yetersiz olduğunu da görmeye başladım. Kurucular Banu ve Nilhan da bu durumun farkındalardı ve ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Bu şekilde şirketin sağlıklı bir yapıda büyümesi mümkün değildi ve ben Banu’ya bir öneride bulundum. Qumpara’nın dünya çapında bir ürün haline gelebilmesi için çok sağlam bir yazılım ekibi tarafından baştan yazılması gerektiğini, bunu da Kokteyl ekibinin para alarak değil, ortaklık karşılığında yapabileceğini, bu şekilde de sadece yazılımcı bir ekibe değil, çok tecrübeli, yazılımı iyi bilen ve işin geneline kafa yoran ortaklara sahip olacağını ve hayatı kolaylaşacağı gibi işin operasyonu içinde kaybolmak yerine işi büyütmek için uğraşabileceğini anlattım. Bu konuşmayı Kokteyl’deki ortaklarıma da anlattım, onlar da projeyi çok sevdiler ve Banu ile onları tanıştırdım. Sonrasında %15 hisse alarak Kokteyl, Nobium’a ortak oldu.

Kokteyl, Qumpara uygulamasını sıfırdan 6 ayda yeniden yazdı ve bütün sistemi yeni sisteme geçirdi. Böylece Nobium, içinde hiçbir yazılımcı olmadan, bütün donanım ve yazılım sorumluluğu Kokteyl’in üzerinde olmak üzere yeni bir döneme geçti. Her yıl yüzde 100’ün üzerinde büyüme gösteren Qumpara, şu ana kadarki yatırımlarım içinde en karlı olanlardan birisi haline geldi. Ben koyduğum paranın çok daha fazlasını zaten kar payı olarak geri aldığım gibi, hem Kokteyl emeğinin karşılığını almış oldu, hem de Qumpara geleceğe çok daha güvenle bakabilir hale geldi. Şimdi hepimiz Qumpara’yı Türkiye’de daha da büyütmeyi ve dünyaya açmayı hedefliyoruz.

Kokteyl’in Qumpara’nın tüm yazılımını yapmış olmasının Qumpara’ya başka yararları da var. Kokteyl’in geliştirmiş olduğu Admost yazılımları ile mobil oyun ya da uygulamaların müşteri bazlı analizlerini yapabiliyoruz. Her iki yazılımı da Kokteyl ekibi geliştirdiği için Qumpara içindeki müşterilerin analizini Admost içinden çok fazla ek geliştirme yapmadan yapabiliyoruz. Yine kurucusu olduğum Masomo’nun Kafa Topu 2 oyunu içinde, Qumpara’daki teklifleri gösteren bir sistem geliştirdik, böylece Qumpara’yı çok daha fazla insana ulaştırabilir hale geldik. Kısacası teknolojisine hakim olduğumuz şirketlerimiz arasında sinerji yaratmayı çok daha rahat yapabiliyoruz.

Şu anda isimlerini söyleyemeyeceğim Kokteyl’in yazılım geliştirme karşılığında ortağı olduğu diğer şirketler için de aynı mantıkla hareket ediyoruz. Onların her birini var olan diğer şirketlerimizle nasıl bir iş birliği içine sokabiliriz diye düşünüyoruz ve birlikten güç doğar felsefesi ile herkesin uzmanı olduğu konuya odaklanmasını sağlamaya çalışıyoruz.

Bana neredeyse her gün fikir soran veya yatırım isteyen girişimcilere bu gözle de bakmaya çalışıyorum. Eğer bana gelen projeyi seversem ancak yazılım gücünü yeterli görmezsem bu modeli kendilerine öneriyorum. Ama tabi ki bizim yazılım gücümüzün de bir sınırı var, bu yüzden gerçekten bizimle frekansı tutacak girişimcilerle ve gerçekten beğendiğimiz, ortağı olmaktan zevk duyacağımız projelerle bu şekilde ilgileniyoruz. Her yıl bu şekilde en az 2-3 yeni projeye ortak olarak yazılımlar üretmeyi çok istiyoruz.

Bu çalışma şekli Kokteyl’in bütün ortakları ve çalışanları için maddi anlamda ileriye daha umutlu bakmasını sağladığı gibi, sürekli farklı projelerle uğraşmanın verdiği heyecan, öğrenme ve uygulama deneyimi de ayrıca büyük bir fark yaratıyor. 25 kişilik ekibiyle 18 yaşındaki Kokteyl, Türkiye’de hatta belki de dünyada eleman kaybı en az yaşayan şirketlerden birisidir.

30 yıllık iş hayatımda en büyük eserim olarak gördüğüm Kokteyl’in ülkemize ve dünyaya daha birçok ürün ile katkıda bulunacağına inanıyorum. Önümüzdeki dönemlerde Kokteyl’in, startup ruhunu kaybetmeden, bana ya da başka herhangi bir kişiye bağlı kalmadan, kısa yollara hiç sapmadan ve en büyük değerin emek olduğu prensibiyle daha uzun yıllar devam edebilmesi için çaba harcamaya devam edeceğiz.



Categories: Bütün Yazılar, İnternet Dünyası

10 replies

  1. Yatırımcının nasıl olması gerektiğini gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım sizin gibi yatırımcılar çoğalır.

  2. Yine çok keyifle okuduğum bir yazı Erdem… Tecrubelerini ve gözlemlerini paylaşmak için zaman ayırman ayrıca çok önemli.. Emeginize sağlık.

  3. Abi selamlar, özellikle çalışanların işe ortak edilmesi ve opsiyon stratejileri konusunda başarılı olan bir rol model görmek oldukça güzel oldu. Bu konuda özellikle geliştiriciler söz konusu olduğunda bahsettiğin prim sistemini nasıl kurguladığını ve dinamiklerini de öğrenmek isterim.

    bunun haricinde kokteyl de başardığınız hikaye oldukça ilham verici, teorik olarak dahi uygulanabilirliği konusunda şüpheyle yaklaşacağım bir iş modelini hayata geçirmeniz bana farklı bir pencere açtı. evet model çok mantıklı ama genelde bu kadar akla yatkın işlerin uygulama sahasında karşılaşılabilecek minor problemden ötürü tökezleyeceğini düşünürdüm. 🙂 Bu da sanırım ekip kimyasının çok iyi kurgulanmasından kaynaklanıyor.

    son olarak da teknoloji girişimleri söz konusu olduğunda high risk-high potential tabanlı yaklaşımların icra süreçlerinde karşılaşılan; insan kaynağı, finans ve öz-motivasyon sorunları hakkındaki tecrübelerinizi aktaracağınız bir yazı/anlatı kaleme alırsanız benim için oldukça faydalı olur. selamlar, sevgiler.

    • Firsat buldukca yazmaya calisiyorum, merak ettiginiz diger konularda da zaman bulabilirsem yazmaya calisirim.

  4. Bu kadar değerli bilgileri, tecrübeleri bizimle paylaşmanız çok büyük bir incelik. Çok teşekkür ederim.

  5. Bir girişimci olarak yazınızı okuduğum an geleceğe umutla bakıyorum. Çok teşekkür ederim.

  6. Bu değerli paylaşımınız, samimiyetiniz için teşekkür ederim Erdem bey.

    İTÜ çekirdekte ki konuşmanız, diğer röportajlarınızdan ilham alıyoruz.

  7. Hello! I’m so proud to have worked there. Hope to catch up again someday…

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: