2023 Avrupa Turu 1. Ayak – Londra’dan İstanbul’a

2022 yazında Londra-İstanbul arasını ilk defa arabayla gidip geldik ve bundan o kadar hoşlandık ki, bir aksilik olmadığı sürece her yıl aynısını yapmayı hedefledik. Geçen yaz ile ilgili daha önce bloğumda uzun bir yazı yayınlamıştım zaten, okumak isteyenler için linki şöyle: https://erdemyurdanur.com/2023/05/04/otis-ile-avrupa-ve-tekne-turu/  

Önceki yazımda hem arabayla hem de evcil hayvan ile yolculuk için yapılması gerekenleri detaylı şekilde yazdım, burada tekrar etmeyeceğim.  

2023 yazı için planımız 25 Haziran sabahı yola çıkıp 4 Temmuz gibi İstanbul’a varmaktı. Bu defa rotamız gecen yıla göre biraz daha güneyden geçti. Fransa’da Reims, sonra Almanya’da Stuttgart ve Ausburg, Avusturya’da Salzburg, Slovenya’da Ljubljana, Hırvatistan’da Split ve Zagreb, Sırbistan’da Nova Sad, Bulgaristan’da Sofya ve sonra da İstanbul olarak gerçekleşen gezimizdeki izlenimlerimi Instagram üzerinde anlık olarak paylaşmıştım. Instagram hesabım zaten herkese açık, takip etmek isteyenler için: https://www.instagram.com/erdemy/  

Yola Çıkış – 25 Haziran 2023  

Yola Londra’ya bizi ziyarete gelmiş çok yakın arkadaşlarımız Prof. Dr. Mehmet Hacıyanlı ve Doç. Dr. Selda Hacıyanlı ve de tabii ki Otis ile çıktık. Onlar bizimle 2 gece kalıp Stuttgart’tan Londra’ya, oradan da Türkiye’ye geri döndü. Evden sabah 8:00’de çıkarak Eurotunnel’a binmek için Folkestone’a vardık. Otis’in evraklarını kontrol ettirdikten sonra biletimiz sonraki trene olmasına rağmen, kalkacak ilk trende yer olduğu için bizi de ona aldılar. Fransa’da Calais’e 35 dakika içinde vardık. Geçen yıl Calais’den Belçika yönüne devam etmiştik, bu defa Fransa içinde ilk geceyi geçirmeyi planladığımız şampanya bölgesi olarak ün yapmış Reims’e doğru devam ettik.  

Laon, Fransa – 25 Haziran 2023  

Yolda hiç planda yokken Laon diye bir şehre saptık. Çünkü otoyolda ilerlerken yüksek bir tepede kurulu bu şehir uzaktan inanılmaz çekici görünüyordu. Otoyoldan çıkıp bu gerçekten görmeye değer şehirde biraz zaman geçirdik. Arabayı park edip şehrin meydanına geldiğimizde hareket etmek üzere olan ve şehir turu yapan traktörün çektiği vagonlara bindik. İyi ki de binmişiz, çünkü yürüyerek göremeyeceğimiz birçok yeri görmüş olduk böylece.  

25,000 kişinin yaşadığı bu şehir Fransız Devrimine kadar dini açıdan büyük önem taşımış ama sonrasında bu önemi kaybetmiş. Şehrin önemi bulunduğu dümdüz sayılabilecek bölgedeki 100 metre yüksekteki tek tepede kurulmuş olmasından geliyor muhtemelen. Yolunuz bu tarafa düşerse uğramadan geçmeyin bence.

Reims, Fransa – 25 Haziran 2023

Laon’da verdiğimiz moladan sonra hiç durmadan Reims’e vardık. Burada otel yerine hem şehir merkezine hem de nehre yakın güzel bir ev tuttuk. Biraz dinlenip akşam yemeği yemek için şehir merkezine yürüdük. Burada restoranların çoğu masalarını geniş caddenin üzerine ve mis gibi kokan ıhlamur ağaçlarının altına atmış. Biz de etrafı biraz turladıktan sonra bu restoranlardan birisine oturup buranın ünlü olmasının nedeni olan şampanyalarından içtik.  

Ertesi gün ben her zaman olduğu gibi Otis’i alıp Vesle nehri ve su kanalının olduğu tarafı keşfe çıktım. Nehrin kenarındaki büyükçe bir alanı hobi bahçeleri haline getirip insanların kendi sebze ve meyvelerini yetiştirebilmelerini sağlamaları çok hoşuma gitti doğrusu. Zaten bol su olan ve dere yatağının verimli topraklarından yeşillik fışkırıyordu. Toprakla uğraşmak, şehir hayatının stresini atmanın en güzel yöntemlerinden birisi olmalı.    

180 bin kişilik bu küçük şehirde ben yürüyüşümü tamamlarken de insanlar işlerine yetişmek için koşturuyordu. Ben de Vesle nehrinde yüzen Otis’i yıkamak ve küçük bir fırından aldığım kruvasanlarla yapacağımız kahvaltı sonrası yola çıkmak için o koşuşturmaya katıldım. Öğleye doğru da bir sonraki durağımız olan Stuttgart’a doğru yola çıktık.  

Stuttgart, Almanya – 26 Haziran 2023  

Reims’den Stuttgart’a giderken yol üstünde şampanyanın merkezi olan bu bölgede, Chalons-en-Champagne isimli şehre de uğradık ve birkaç sise şampanya alarak yola devam ettik. Stuttgart’a 500 km’lik bir yolculukla neredeyse durmadan devam ederek vardık. Akşam hep birlikte şehir merkezinde biraz zaman geçirdik ama çok da keyif aldığımız bir şehir olmadı burası doğrusu. Ertesi gün ben sabah yürüyüşüm sırasında biraz daha iyi yerler görsem de tekrar gelmeyi isteyeceğim bir şehir olmadı burası. Otomobil meraklısı insanlar için Mercedes ve Porsche müzelerini ziyaret etmek ilginç olabilir ama biz onun yerine bir botanik bahçesinde zaman geçirmeyi tercih ettik.  

Mehmet ve Selda’yı havaalanına bıraktık ve Ayşegül, Otis ve ben bir sonraki durağımız olan Augsburg’a doğru yola çıktık.  

Augsburg, Almanya – 27 Haziran 2023  

Bavaria bölgesinin en eski şehri olan Augsburg da benim için hayal kırıklığı oldu doğrusu. Almanya’da kalacağımız iki şehirden de mutsuz ayrılmak istemediğim için baya bir dolaştım ama ilgimi çekecek çok şey bulamadım doğrusu. Yolculuk durumunda olduğumuzdan ve Otis nedeniyle erken uyandığım için şehirlerin gece hayatını çok fazla göremiyoruz ama ben hem Stuttgart hem Augsburg için en azından gece hayati iyidir diye düşündüm, yoksa bu iki şehri görmezseniz çok şey kaybetmezsiniz bence. Ya da her iki şehir de benim kriterlerime uymadı diyeyim kibarca.  

Augsburg’dayken yaptığım paylaşımları gören, yatırımcılarından birisi olduğum MaxPotential’in kurucusu ve Münih’te yaşayan Gökhan Taşdıvar bana mesaj atarak Münih’te buluşabileceğimizi söyledi. Sonra da benim de zaten çok ilgimi çeken İkinci Dünya Savaşı’nın toplama kamplarından birisi olan Dachau Toplama Kampında buluşmayı önerdi, ben de hemen kabul ettim.  

Onlarca film ve belgeselini izlediğim bu kamplardan birisini ilk defa ziyaret ediyordum ve çok etkilendim. Milyonlarca insanın yok edildiği bir savaşın en acımasız sahnelerinden birisinin geçtiği bu yerleri ziyaret ederken sürekli kusma isteği hissettim. İnsanlığın bunca acıya rağmen hala savaşa karşı bu kadar aç olabilmesini anlamak mümkün değil. Ortalama insan zekasının ve hafızasının zannettiğimiz kadar yüksek olmadığını düşünüyorum bu durumlarda.  

Kampı ziyaret edenlerin büyük çoğunluğu orta ve lise seviyesinde çocuklardı. Bu yaştaki çocukların böyle bir kampı gezmesi onların sonraki yaşamlarında savaşa karşı çok daha temkinli yaklaşmalarını sağlayacağını düşünüyorum. Ama buna rağmen Almanya’da ırkçılığın son yıllarda yine yükselişe geçtiğini öğrenmek beni hem şaşırttı hem son derece üzdü.  

Kampta geziyi bitirdikten sonra Gökhan’la bir kafede oturup onun Münih’teki yaşantısı hakkında konuştuk. Yurt dışında yaşayan Türklerin her zaman ilk konuştuğu konulardan birisi olan ülkemizin durumu ve oradaki hayatıyla Türkiye’deki hayatı kıyaslayan bir sohbetten sonra vedalaşıp Salzburg’a doğru yola çıktık.  

Salzburg, Avusturya – 28 Haziran 2023  

Münih’ten Salzburg’a hız sınırı olmayan otoyolda kaptırmış giderken bir anda solumda kocaman bir göl gördük ve düşünmeden hız kesip ilk ayrıma saptık. İyi ki de öyle yapmışız, yoksa çok şey kaçıracakmışız.

Harika bir yeşilliğin ortasında Chiemsee Lake adında kocaman bir göl, üstünde yelkenler ve başka bir sürü su sporu yapan insan, kenarında tesisler ile bir anda bir tatil köyünün ortasında gibiydik. Otis burada da yüzmeyi eksik bırakmadı tabii. Kısa bir yürüyüş sonrası yola devam ettik.  

Almanya’daki hayal kırıklıklarından sonra Salzburg bize ilaç gibi geldi. 150.000 nüfuslu bu küçük şehirde hayat çok canlı, şehir mimarisi çok estetik, hem doğası hem bulunduğu konumu çok etkileyici göründü bize. Otelden akşam yemeği yemek için çıkıp Google’dan yerel bir restoran aradık ve birasını kendi üreten, bahçesinde büyük bir kalabalık olan Die Weisse adında bir restoran bulduk. Garson hiç yer olmadığını söyledi ama daha sonra bizim yaşadığımız hayal kırıklığını görünce bir masada oturan iki kişiden rica etti ve onların yanına aldı bizi. Ben de onlara hangi birayı ısmarlaman gerektiğini sordum, meğer burası Avusturya’nın en eski buğday birası üreten mekanıymış, biz de ondan içtik.  

Şnitzel ve bira ziyafetinden sonra şehir merkezine doğru yürüyelim dedik. Oldukça kalabalık olan şehir merkezinde yürürken karşımıza çok güzel bir nehir, üzerinde çok güzel bir köprü ve karşı tarafta oldukça yüksek bir tepede heybetli bir kale göründü. Bahçesi nehir manzaralı olan bir barda bir şişe şarap içtik ve ben yolculuk boyunca ilk defa bu kadar keyiflendim.  

Sabah erkenden uyanıp tekrar şehir merkezine doğru yürüdüm ve kaleye çıkan fünikülere baktım ama çok erken olduğundan henüz çalışmıyordu. Ben de kaleye yürüyerek çıkmaya karar verdim. Kaleye vardığımızda bilet satış ofisinin kapalı olduğunu gördüm ama kalenin kapısı açıktı ve Otis ile içeri girip tek başımıza gezdik.

Kalenin olduğu tepe her yöne hakim bir konumda ve yapıldığı 1077 yılından bu yana orta Avrupa’nın en iyi korunan kalesiymiş. Ben kaleyi tek başıma Otis’le gezerken kalede görevli birisi de Otis ile aynı cins kendi köpeği ile gelip mesaisine başladı. Biz de kaleyi kendilerine teslim edip aşağıya indik ve Otis Tuna’nın bir kolu olan Salzach nehrinde yüzerek, yüzdüğü nehir sayısını artırdı.    

Hallstat, Avusturya – 29 Haziran 2023  

Avrupa’yı bu şekilde gezmeye başladığımızdan beri bana en çok tavsiye edilen yerlerden birisi Avusturya’daki Hallstat köyü oldu.  Bu yüzden Hallstatter gölü kenarındaki bu küçük şirin köyü, geceyi geçirmeyi planladığımız Slovenya’nın başkenti Ljubljana gitmek için olan rotamıza, yolu bir miktar uzatmamıza rağmen dahil ettik. Meğer hiç farkında olmadan başka muhteşem göllerin, birbirinden güzel dağ köylerinin olduğu harika bir rotamız olmuş. Zaten hiç bilmediğimiz ara yollara saparak sürpriz yerler keşfetmeyi planlı gezmekten daha çok seviyoruz.  

Kışın buraların kar altında ne kadardır güzel olduğuna hakkında konuşurken bir anda karşımıza başka bir göl manzarası çıktı, hemen buraya da saptık. Fuschlsee adındaki bu göl Akdeniz’de bir tatil köyünü aratmayacak güzellikteydi. İnanılmaz sakin ve sessiz bu cennet köşesinde sanki zaman durmuş gibiydi.  

Burada oturup manzarayı iyice sindirdikten sonra yola koyulduk ama daha çok az yol almışken karşımıza bambaşka ve daha büyük bir göl daha çıktı. Wolfgangsee adındaki bu gölde de biraz zaman geçirdik, Otis burada da yüzdü tabii ki.  

Buradan da ayrıldıktan sonra hiç durmadan Hallstat’a doğru devam ettik. Dünyanın en eski tuz madeni bulunduğu bu küçük sevimli köyde yaklaşık 1.000 kişi yaşıyor. Evler dik yamaçlarda birbiri üzerinde bizim Karadeniz bölgesindeki evlere benziyor. Çok fazla turist tarafından ziyaret edilen Hallstat, özellikle Asyalı turistlerin büyük ilgisini çekiyor. Öyle ki Çin’de bu köyün birebir kopyası bile yapılmış.  

Öğle yemeğimizi burada göl kenarında yedikten sonra Ljubljana’ya doğru yola çıktık.

Ljubljana, Slovenya – 29 Haziran 2023  

Yine Instagram üzerindeki paylaşımlarımı gören arkadaşlarımın önerisiyle Slovenya’da Ljubljana’ya gelmeden önce Bled gölüne uğradık. Ama havanın biraz kararmış olması nedeniyle bu güzel gölü çok fazla gezemedik ve göl kenarındaki bir restoranda yemek yiyip yolumuza devam ettik.  

Akşama doğru vardığımız Ljubljana’da, otelden çıkacak enerjimiz olmadığı için erken yattık ve sabah ben Otis ile bir keşif turuna çıktım. Köpeğini gezdiren ve bankta oturup dinlenen yaşlı bir adamın yanına oturup sohbete başladık. Son derece akıcı İngilizcesi ile, emekli olmasına rağmen bir okulda medya dersi verdiğini söyleyen bu adamdan Slovenya ile ilgili birinci ağızdan oldukça fazla bilgi aldım. Yugoslavya’nın dağılmasıyla kurulan 7 ülkeden birisi olarak 1991 yılında kurulan Slovenya, bu ülkeler arasında Avrupa Birliği’ne ilk giren olmuş. 2.000.000 nüfusa sahip, topraklarının yarısından fazlası orman olan yemyeşil bir ülke daha barış içinde yaşıyor. Yaşlı adam diğer ülkelerin birbirlerine karşı sürekli nefret beslemesini anlayamadığını söyledi.  

Daha sonra Ayşegül ile şehir merkezine giderek bu sevimli şehri keşfetmeye başladık. Başkent Ljubljana’nın ortasından Ljubljana adında bir nehir geçiyor. Nehrin kenarında çok güzel oteller, restoranlar, barlar dolu. Slav ırkından gelen kökenleri yüzünden her yerde son derece güzel kızlar görüyorsunuz. Burayı daha sonra yeniden daha uzun süre görmeye gelinecek yerlerden birisi olarak not alıp Hırvatistan’da Split’e doğru yola çıktık.    

Split, Hırvatistan – 30 Haziran, 1 Temmuz 2023  

Yola çıktığımızdan bu yana altıncı günümüzde biraz yorulduğumuzu hissettik ve Split’de deniz kenarındaki güzel bir otelde bir gün fazla kalarak dinlenelim istedik. Şansımıza o fazladan bir günde, 5 gündür sıcak ve güneşli olan hava serin ve yağmurluya döndü.  

Split’e giderken hiçbir araştırma yapmamıştım, bu yüzden sabah erkenden çıktığım yürüyüşte deniz kenarından şehir merkezine doğru tamamen keşif yaparcasına dolaştım. Merkeze geldiğimde birdenbire kendimi hiç beklemediğim şekilde harika tarihi yapıların arasında buldum ve kaç saat yürüdüğümü unutup bütün ara sokaklara girip çıkmaya çalıştım. Daha sonra okuduğumda bu tarihi alanda Game of Thrones filminin bazı sahneleri çekilmiş.  

Otele dönüp kahvaltıdan sonra deniz kenarına gittik ama havanın serin ve denizin çok dalgalı olması yüzünden biraz yüzüp dinlenmek için odaya geri döndük.  

Akşamüstü hem şehir merkezini tekrar dolaşmak hem de güzel bir akşam yemeği yemek için otelden ayrıldık. Yemek için internetten bulduğum restoranın Michelin yıldızlı bir restoran olduğunu gittiğimizde ve önümüzdeki 3 gün boyunca yer olmadığını söylediklerinde öğrendim. Ama onların tavsiyesiyle gittiğimiz başka bir balık restoranında nefis bir dülger balığı yedik. Akşamın ilerleyen saatlerinde en çok dikkatimizi çeken şey Split’in gece hayatını yaşamak için akın halinde gelen birbirinden güzel ve bakımlı genç kızlardı.  

Londra’dan yola çıkarken aklımızdaki rota Hırvatistan’dan güneye doğru devam edip Karadağ, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya üzerinden Yunanistan’a geçerek İstanbul’a gelmekti. Ama Avrupa Birliğine dahil olmayan bu ülkelerde evcil hayvan giriş çıkış kurallarının farklı olması ve de yolların çok virajlı ve bakımsız görünmesi nedeniyle risk almak istemedik. Rotamızı geri dönüp Zagreb üzerinden Sırbistan, Bulgaristan ve Türkiye haline çevirdik.    

Zadar, Hırvatistan – 2 Temmuz 2023  

Geceyi Zagreb’de geçirmeye karar verdikten sonra, diğer ünlü bir sahil şehri olan Zadar’a ve Plitvice milli parkına uğradık. Zadar’da az zamanımız olduğundan sadece eski şehrin bulunduğu yarımadayı gezmeyi tercih ettik. Burada mimar Nikola Basic’in yaptığı Sea Organ isimli dalgaların kıyıya vurmasıyla ses çıkaran yapıyı ziyaret ettik ve basamaklara oturup diğer insanlarla birlikte denizin doğaçlama yaptığı bu müziği dinledik. Aynı yerde aynı mimarın The Greeting to the Sun isimli başka bir eseri daha var. Bu da gün boyunca güneş ışınlarını depolayan sonra gece farklı ışıklarla gösteri yapan bir tasarım. Böylece denizin dalgalarla yarattığı müziği güneşin beslediği ışıklarla yapılan gösteri eşliğinde dinleyebiliyorsunuz.  

Zadar sokaklarında biraz daha dolaşıp Plitvice’ye doğru yola koyulduk.    

Plitvice, Hırvatistan – 2 Temmuz 2023  

Öğleden sonra vardığımız Plitvice’de bir arkadaşımızın tavsiye ettiği bir dağ otelinin bahçesindeki restoranda yemek yedik ve buradan yürüyerek şelalelerin olduğu bölgeye girmek istedik. Fakat bir kulübenin içinde oturan bir görevli bizden biletlerimizi istedi. Satın almak istediğimizi söyleyince de kendisinin bilet satmadığını sadece kontrol yaptığını söyledi. Bize bilet satın alma noktasını tarif etti ve bilet satışının saat 17’de kapandığını belirtti. Arabayla hızla oraya gittik ve son saniyede günün son biletini alarak parka girdik ve bugüne kadar gördüğüm en güzel doğal parklarından birisini görmüş olduk.

Parkın içinde çeşitli büyüklüklerde sayısız şelale, yeşillikler içerisinde yürüme yolları var. Cam gibi berrak suda balıklar yüzüyor, tabii bir de Otis. Doğayı sevenler için burası en az birkaç gün kalıp sabahtan akşama sıkılmadan yürüyüş yapabileceğiniz ve her türlü stresten arınabileceğiniz bir yer. Parkın etrafında kalabileceğiniz çok sevimli küçük oteller veya evler var. Sanırım bu yolculuktaki rotamız üzerinde en çok tavsiye edeceğim yerlerden birisi burası olur.    

Zagreb, Hırvatistan – 2 Temmuz 2023  

Günü yollarda ve gezerek geçirdiğimiz için oldukça yorgun geldiğimiz Zagreb’de merkeze çok yakın bir evde kaldık. Sabah ben erken saatte Otis ile merkezi gezmeye ve bütün tarihi yapıları görmeye çıktım ancak şehrin her yerinde özellikle tarihi binalarda restorasyon çalışmaları vardı. Sanki birileri bütün şehri yenilemeye karar vermiş gibi hissettim. Bu çalışmalar bittiğinde Zagreb daha önce Prag’da hissettiğim müze şehir haline gelebilir bence.  

Hırvatistan en çok zaman geçirdiğimiz ve farklı yerlerini gördüğümüz ülke oldu. Daha görmediğimiz birçok yeri var. İlk defa geldiğim bu ülkeye bugüne kadar gelmemiş olduğuma üzüldüm doğrusu. Buraya uzun süreli tatile ve gezmeye gelenler kesinlikle büyük zevk alır diye düşünüyorum.    

Nova Sad, Sırbistan – 3 Temmuz 2023  

Yola çıktığımızdan bu yana zorunlu olmadıkça günde fazla 5-6 saat araba kullanmamaya, rotamız üzerinde kalacak yer seçimini bunu da dikkate alarak yapmaya çalıştık. Zagreb sonrası rotamız Belgrad’dan geçiyordu ama onun yerine biraz rotamızdan saparak Nova Sad’da kalmaya karar verdik. Bunun için otoyoldan çıkarak muhtemelen çok az turistin girdiği ara yolları kullanmak durumunda kaldık. Yollar biraz dar olsa da bu tür yerleri görmeyi bir ülkenin gerçek yüzünü gösterdiği için de daha çok seviyoruz.  

Nova Sad’a gelmeden önce yolumuz Tuna nehrine çıktı. Yol kenarında olukça salaş bir restoran gördük, karnımız da acıkmıştı, hemen durduk. Nehir manzaralı masamıza oturduk, restoranı işleten 3 genç çocuktan birisine ne yiyebileceğimize sorduk. Benim çocukluğum Uşak’ta Gediz nehrinde balık tutmakla geçtiğinden ne zaman bir nehir görsem o nehirde yakalanmış balığın tadını merak ederim. O yüzden nehirde tutulmuş balığın menüde olduğunu öğrenince tabii ki hemen ısmarladım. Normalde tatlı su balıkları çok lezzetli olmaz ama bunun tadı harikaydı.  

Bu kısa moladan sonra Nova Sad’daki otelimize doğru devam ettik. Şehir merkezindeki otelimize eşyalarımızı bırakıp hemen keşfe çıktık. Şehir merkezinde gördüğümüz oldukça eski ve heybetli ama son derece de bakımlı binalar, birçok bar ve restoran, sokakta canlı müzik yapan müzisyenler ile son derece canlı bir şehre geldiğimizi anladık. Sonra hareketli bir sokakta canlı müzik yapan bir bara oturduk, menüdeki kokteylleri denemeye başladık. Sanırım bütün yolculuk boyunca en ucuz içkileri burada içtik.  

Sabah erkenden Otis’le şehrin turistik olmayan bölgesinden geçerek Tuna Nehri kenarına yürüdük. Daha çok apartmanların ve bakımsız binaların olduğu bu bölgede doğu bloku dönemine ait havayı soluyabildim. Tuna kıyısına ulaştığımda, köpekle girilemeyen ve girişi ücretli olan bir tesis gördüm. Otis’i Tuna’ya sokmaya kararlı olduğumdan, nehir boyunca yürüdüm ve sonunda çok daha doğal ve güzel bir yer buldum. Hem Otis burada yüzdü hem de başka köpeklerini yüzdürmeye gelmiş başka insanlarla karşılaştık.  

Sofya, Bulgaristan – 3 Temmuz 2023  

Öğlen Nova Sad’dan ayrılıp Sofya’ya doğru yola koyulduk ve fazla oylanmadan uzun ama rahat bir yolculukla Sofya’nın merkezindeki otelimize vardık. Akşam yemeği için otelden çıkıp sokak aralarında dolaşmaya başladık. İrili ufaklı birçok restoran gördük ve çoğu da doluydu. Sonunda İtalyan bir restoranda yemek yedik ve yine sokak aralarından otele dönerken gördüğümüz gençlerle dolu bir barda iki kadeh bir şeyler içelim diye oturduk ama o kadar keyifli bir yerdi ki sonunda sarhoş kalktık.  

Sabah Otis ile yürüyüşümüzde bir nehir ya da göl olmadığı için daha çok şehir merkezinde dolaştık. Beni en çok şaşırtan yer şehrin ana caddelerinden birinin altındaki kocaman altgeçidin aslında bir açık arkeoloji müzesi olmasaydı. Bu müzeyi de tesadüfen buldum çünkü ana caddede karşıdan karşıya geçmek için yaya geçidi bulamayınca etrafımdaki insanları takip ettim ve burayı gördüm. Sofya’da gördüğüm binalar oldukça eski olsa da heybetli ve etkileyici göründü bana. Rastgele dolaşırken bilmeden geldiğim Vitosha Caddesi de trafiğe kapalı, lüks mağazaların, güzel kafe ve restoranların olduğu keyifli bir yer. Dünyanın en pahalı caddelerinden birisiymiş burası her nedense.  

Sonuçta geçirdiğimiz bu kısa zaman diliminde kafamda nedense, çok geri kalmış ve görmeye değmez gibi ön yargılar olan Sofya’dan tam tersine güzel duygularla ayrıldık. Burada da en az 2-3 gün geçirip daha fazla yer görmeyi ve şehri daha çok hissetmeyi isterim.  

İstanbul, Türkiye – 4 Temmuz 2023  

Böylece 25 Haziran’da çıktığımız Londra’dan çok keyifli bir yolculuk sonucunda 4 Temmuz’da İstanbul’daki evimize yaklaşık 4.000 km yol yaparak vardık. Burada da birkaç gün kalıp Eylül ortalarına kadar kalacağımız Alaçatı’ya geldik.  

Alaçatı, Türkiye – 7 Temmuz 2023  

Bu yazıyı Alaçatı’da geçen yıl satın aldığımız ve kış boyunca yenilediğimiz otelimiz Sedirli Ev’de ( www.sedirliev.com ) yazdım. Sanırım Eylül’ün ikinci haftası yola çıkacağımız Londra’ya, nereleri keşfederek hangi rotadan gideceğimiz konusunda çalışmaya başladım bile.    



Categories: Bütün Yazılar, Geziler

2 replies

  1. Stuttgart yerine Heidelberg, Ausburg yerine Freiburg gitseydiniz keske, yazik olmus zamaniniza.

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: