Girişimcilik konusunda bundan önce yazdığım iki yazıyı okumayanlara, önce o yazıları okumalarını tavsiye ederim :
http://erdemyurdanur.com/2013/11/26/girisimcilik-uzerine-1-askin-gozu-kordur/
http://erdemyurdanur.com/2013/12/02/girisimcilik-uzerine-2-ego-mu-lego-mu/
Bu yazıda her türlü girişimin en önemli kaynağı olan, çalışanlarla olan ilişkileri ele almak istiyorum.
İnsanlık tarihinin en belirleyici unsuru insanlar ve toplumlar arasındaki ekonomik ilişkilerdir. Ekonomik ilişkilerin en belirleyici unsuru da üretim araçlarının sahiplenilme biçimidir. Tarih boyunca üretim araçlarının ve bu araçların çalışabilmesi için gerekli kaynakların paylaşılması en temel savaş nedeni olmuştur.
Girişimciler sahibi oldukları şirketlerinde, kendileri dahil bütün insanlar arasındaki ilişkiyi sağlam ve doğru şekilde tanımlamaz ve kurmazlarsa, o şirketin her zaman en çok uğraşacağı konu insan kaynağı yönetimi olacaktır.
Tek amacın kar olduğu kapitalist sistem içinde yaşarken, girişimin bu sistemden tamamen soyutlanıp ütopik bir yapı kurulması mümkün değil tabi. Ama aşağıda anlatacaklarım ile, en azından daha iyi bir toplumsal düzene ulaşıncaya kadar, böyle bir sistem içindeki herkes için bir nebze olsun daha mutlu, başarılı ve sürdürülebilir bir adacık yaratılabilir.
Aynı şirkette çalışan girişimci ve çalışanların öncelikle kabul etmeleri gereken en temel gerçek, herkesin insan olduğu ve insanların da eşit olduğudur. İster bir şirket ortağı, ister o şirketin çalışanı olun, insanların hayattaki hedefleri temelde birbirinden çok farklı değildir. Herkes öncelikle yaşamak için yeme, içme, barınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak ister. Bunu karşıladıktan sonra farklı öncelikler ortaya çıkmaya başlar. Bu öncelikler ve karakter özellikleri, bazılarını girişimci olmaya bazılarını çalışan olmaya yönlendirir. Bu noktada yönelimlerin biri diğerinden daha değerli ya da değersiz denemez, bu herkesin kendi koşullarına göre zorunlu ya da isteğe bağlı yaptığı bir tercihtir.
Bunu kabul edemeyen ve şirket sahibi olduğu için çalışanlarından daha üstünmüş gibi düşünen ve davrananlar, bırakın işin etik tarafını, kapitalist bakış açısıyla da aslında şirketlerinin köküne kibrit suyu dökmektedirler. Şirket kültürü tepeden tabana doğru yayılır. En tepedekiler kendilerini üstün görmeye başladığında, şirket içinde çalışanlar arasında da bir üstünlük yarışı başlar. Kraldan çok kralcılar genelde bu tip şirketlerde bolca görünür. Üstünlük taslama şirketlerde çok ciddi bir hastalıktır ve bir kez yayılırsa çaresi en tepeden başlayarak toplu temizlik yapmayı gerektirir.
Bir önceki yazımda bahsettiğim ortaklar arasındaki ego yönetimi, aslında herkes insan olduğuna göre, ortaklar ile çalışanlar arasında ve çalışanların kendileri arasında da çok iyi yönetilmelidir. Çalışanlara sadece maddi yarar sağlayarak egolarını tatmin edemezsiniz. Bu tatmin çok kısa sürelidir, etkisi hemen geçer. Çalışanları sürekli daha fazla maddi beklenti içine sokmaktan başka işe yaramaz. Sadece maddi beklentileri karşılayarak süreklilik sağlayabileceğine inanan girişimciler, genelde diğer insanları satın alınabilecek varlıklar olarak görür. Kendisini satın alınacak meta gibi gören çalışan da, daha iyi ilk teklifte şirketten ayrılır. Bu tür şirketlerde “turnover” denen işe giriş-çıkış oranı çok yüksektir.
Çalışanları ile duygusal iletişim kurup onların maddi beklentilerini erteleyebileceğini düşünen girişimciler de vardır. Onların emeklerine değer verdiklerini söyleyen, ucu açık vaatlerle sürekli ego okşayan bu girişimcilerin yöntemi de bir süre işe yarayabilir. Ancak bu vaatlerin gerçekleşmediği her geçen gün, şirket içinde huzursuzlukların, dedikoduların artmasına, çalışanların girişimcilere karşı cephe almasına, işlerin aksamasına neden olmaya başlar. Emeğinin karşılığını alamadığını ve kandırıldığını düşünen çalışanlar için, girişimci bir nevi düşman gibi görünmeye başlar. O hale gelebilir ki, çalışanlar ellerinden geldiğince şirkete zarar vermenin yollarını düşünmeye başlar. Bu şirketlerde de “turnover” oldukça yüksek olur.
Çalışanlarının kendileri gibi insanlar olduğunu düşünen girişimciler için doğru eleman seçimi çok büyük önem taşır. Zaten muhtemelen çok az elemanla işe başlamak zorunda olan girişimciler, aynı takımda yıllarca birlikte çalışacakları arkadaşlar seçtiklerinin bilincinde olmalıdır. Ellerindeki sınırlı maddi kaynaklarla hem işin gerektirdiği yeteneklere sahip, hem girişimcinin vizyonuna inanan, hem de işe odaklı bir çalışan bulabilmek şirketin geleceğinde inanılmaz derecede önem taşır. İşte geçireceği zamanını, sadece gününün geri kalanını finanse etmek için harcayan, bu zamanı hayatının geri kalanından daha değersiz gören bir çalışanın bu tip bir şirkete sadece zararı dokunur.
Girişimciler doğru hisse paylaşımı ve iş bölümü sayesinde ve geleceğe olan inançları ile en zor günlerde bile çalışmaya devam edebilir. Çalışanlarının da kendileri ile aynı inançla yanlarında olmalarını isterlerse, onlara karşı son derece dürüst ve net olmak zorundırlar. Hayallerinin ve hedeflerinin neler olduğunu çalışanları ile samimi şekilde paylaşabilen girişimciler, bu hedeflere ulaşıldığında, çalışanları ile neyi nasıl paylaşacaklarını da en başından ortaya koymalıdır. Bu paylaşımın nasıl olacağı çok net ifade edilmelidir ve kafalarda hiçbir soru işareti bırakılmamalıdır. Ayrıca kısa vadeli hedefler de tanımlanmalı ve bunlar gerçekleştikçe verilen sözler de hemen eksiksiz yerine getirilmelidir. Süreç içinde de sürekli durum güncellemesi yapılmalı, başarılar da başarısızlıklar da paylaşmalı, ekip olarak eleştiri ve özeleştiri yapılabilmelidir.
Eğer böyle bir ortam kurulabilirse, şirketteki herkesin amacı herkesin bildiği hedeflere ulaşmak haline gelir. Çünkü kendisine değer verildiğini bilen, başarıda ve başarısızlıkta kendi rolünün farkında olan, fikirlerinin objektif şekilde tartışılabileceğini bilen çalışanlar, kendilerini güvende hisseder ve işe odaklı kalarak çok verimli çalışabilirler.
Girişimcilerin etik anlayışlarında sorunlar olabileceği gibi, çalışanların da etik anlayışlarında sorunlar olabilir. Beraber çalışacağınız iş arkadaşlarınızın kim olacağına karar verirken, birkaç saatlik mülakatlarla bunu anlamayabilirsiniz. Çalışanların da birlikte çalıştıkları girişimcileri insan olarak görmeleri gerekir. Hiçbir ilişki tek taraflı olarak sürdürülemez. O nedenle işe başlamış bir çalışanınız sizin takım ruhunuza uymuyorsa, hiç düşünmeden hemen yollarınızı ayırın, bu hem onun için hem de sizin için zaman kaybetmeyi engeller. Takım ruhuna uymayan bir çalışanın, bir virüs gibi tüm havayı bozacağı unutulmamalıdır.
Her yıl binlerce yeni fikir ile bir çok girişimci yeni şirketler kuruyor. Rol model olarak sunulan başarılı girişimciler, sanki bu işleri tek başlarına yapmış, çalışanlarına da iş vererek onlara lütufda bulunmuş gibi anlatılıyor. Kapitalist bir sistem varlığını sürdürebilmek için bu tip rol- modellere ihtiyaç duyar çünkü. Kahramanlar yaratmak ve insanların önüne bireysel kahramanlar olma hedefi koymak sistemin devamlılığı için gereklidir. Halbuki bu sistem içinde başarılı olmuş ve başarısına süreklilik sağlayabilmiş girişimlerin en büyük özelliklerinden birisi, tüm insan kaynağına yukarıda anlatmaya çalıştığım güven duygusunu verebilmesidir.
Tüketmek zorunda olduğumuza göre üretmek zorundayız da. Bu nedenle bu süreç, daha insana yakışır yönetim biçimlerine geçinceye kadar, çatışmalar halinde her seviyede oldukça acı verici şekilde devam edecek. Umut edelim ki, insanlar dünyanın kaynaklarının herkes için fazlasıyla yeterli olduğunu bir an önce anlar ve bu kaynaklarla her birlikte daha iyi bir yaşam kurmak için birbirimize üstünlük taslamamıza gerek olmadığını görür.
Emek en kutsal değerdir, uğrunda her türlü mücadelenin verilmesini hakeden gerçek ve belki de tek kavramdır. Hem girişimciler hem çalışanlar için emeksiz yemek olmaz.
Hayatım boyunca emeğe değer vermeyen bir insanın, başka kutsallara olan inancını hiç samimi bulmadım. Böyle insanlarla olan ilişkilerimi her zaman en az düzeyde tutmaya gayret ettim. Bundan dolayı da bugüne kadar hem vicdanen hem de maddi olarak hiç pişman olmadım.
Categories: Bütün Yazılar, İnternet Dünyası
İlk iki makalenizdeki gibi, “Bir sonraki yazım xxx üzerine olucak” tarzında bir cümle göremedim. Bu seri’nin devam etmesini isterdim. Özellikle benim gibi, hayatının büyük bir kısmını yazılıma adamış ve sizin yazdığınız konularda zayıf kalmış girişimciler için çok değerli olduğunu düşünüyorum. Diğer tüm yazılarınızda çok güzel, buraları boşlamayın 🙂
Yazı dizilerimi bitirmedim, yazmaya devam edeceğim ama hem ülkemizde yaşananlar, hem de benim iş yoğunluğum, üzerinde gerçekten ciddi zaman harcayarak yazdığım bu yazılara ara vermeme neden oldu. Yoksa yazmak benim için önemli bir uğraş.
Cevap için teşekkür ederim. Haklısınız ülke gündemini şu sıralar bende çok yakından takip ediyorum (ciddi vakit alıyor) ve 12 yıllık kabusun son bulacağı günlerin çok yakın olduğunu umuyorum. Blogunuzu ve Twitter’ınızı takipteyim, kolaylıklar dilerim..