Girişimcilik ile ilgili yazı dizimin ikincisi olan bu yazımda girişimcilik ve ego kavramları üzerinde durmak istiyorum. Bundan önceki yazımı okumamış olanlar şu linkten okuyabilir : http://erdemyurdanur.com/2013/11/26/girisimcilik-uzerine-1-askin-gozu-kordur/
İnsan neden girişimci olur diye sorarsanız, sanırım en çok alınacak cevap “daha çok para kazanmak için” olur. En çok söylenecek ikinci cevap “daha özgür olmak için” olabilir. Bunlar yanlış cevaplar olmasa da bence gerçek cevap değildir. Bence girişimci olmanın en temel nedeni “ego tatmini”dir. Girişimci egosunu tatmin etmek için bir şeyleri başarmak, karşılığında para kazanmak, takdir görmek, özgür olmak ister. İçinde başarma hırsı olmayan kişiden başarılı girişimci olmaz, çünkü herşey bu hırsla başlar.
Ancak girişimci olmayıp başarma hissi ile dolu da bir çok insan vardır dünyada. Bir bilim adamının bir bilinmezi keşfetme çabası, bir cerrahın saatler süren bir ameliyat ile bir hastayı hayata döndürme uğraşı, bir atletin dünya rekoru kırmak için mücadelesi de, başarma hırsı ile yapılmıştır ve bu başarıların her biri inanılmaz şekilde ego tatmini sağlar.
Girişimci olsun ya da olmasın, başarma hırsına sahip olan insanlar başardıkça egolarını tatmin ederler. Bu duygu durumu, bağımlılık yaratan bir haldir ve bu duyguyu yaşayan kişiler tekrar tekrar yaşamak ister. Bu duyguya sahip olmayanların, olanların bu kadar çok çaba harcamalarını anlamamaları bu duyguyu hiç tatmamış olmalarından kaynaklanır. Çünkü bu duygu, anlatılmaz yaşanır.
Ego tatmini, hırs gibi kelimeler başta kulağa çok hoş gelmiyor olabilir. Çünkü genelde hırslı olmak ve ego tatmin etmek terimleri, bencilliği ve bireyselliği çağrıştırmaktadır. Ortaklık yaparak bir girişim başlatacak insanlar için bencillik ve bireysellik kavramları oldukça ters kavramlar gibi düşünülebilir doğal olarak. Ama her biri başarma hırsı ile dolu bu insanlar biraraya gelirler, aşık oldukları projeleri için çalışmak isterler. Sonunda da asıl amaçlarının daha çok para kazanmak, daha özgür olmak olduğunu zannederler, halbuki asıl amaçları egolarını tatmin etmektir.
Ortaklıkların bir çoğunun bozulma nedeni ya çok para kazanmaktır ya da çok para kaybetmektir diye çok genel ve bir o kadar da doğru bir saptama vardır. Çok para kaybedildiğinde yani başarısızlık durumunda, egonun bir savunma ihtiyacı vardır. Genelde başarısızlığı hazmedemeyen ortaklar, birbirlerini suçlayarak kendilerini rahatlatmaya çalışır. Çok para kazanıldığında da, aslında asıl amacın para olmadığı ve aslında ego tatmininin önemli olduğu anlaşılır. Bu noktada çıkan sorunların büyük çoğunluğu parayı değil başarıyı paylaşamamak nedeniyle çıkar. O ana kadar hedef zannettikleri paraya kilitlenen ve bu nedenle egosunu bastıran ortaklar paraya ulaştıklarında birden gerçeği görür ve dananın kuyruğu bu noktada kopar.
Ortaklıkların hem başarı olarak belirledikleri noktaya ulaştıktan sonra da kalıcı olabilmesi için, hem de bu başarıya daha çabuk ulaşabilmeleri için, ortaklar arasında ego yönetiminin, diğer kaynakların yönetiminden daha dikkatli yapılması gerekir. Bir girişimdeki ortakların egoları, o girişimin en büyük itici gücü olduğu gibi, en yıkıcı düşmanı da olabilir. Sorumlulukların ve yetkilerin beceriye göre doğru dağıtıldığı ve ortaklık boyunca doğru şekilde götürülebildiği ortaklıklarda ego itici etki yaparken, tersi durumlarda işi gücü bırakıp sadece bu nedenle çıkan sorunlarla boğuşmak durumunda kalınabilir.
Bu konu, önceki yazımda anlatmaya çalıştığım hisselerin dağılımı konusu kadar önemlidir. Ortakların birbirlerini tanımaları, hayatta nelerden mutluluk duyduklarını, nelerden tatmin olduklarını, hem ortak olarak hem de ortaklıkları dışında bireysel olarak nasıl bir gelecek hayal ettiklerini konuşabilmeleri çok büyük önem taşır. Birbiri ile çatışan durumlar olabilir ve bunları en başından ortaya koymak ve konuşarak orta yol bulmak bir zorunluluktur. Aksi durumda ortaklar sadece varsayımlarla hareket ederler ve genelde bu varsayımlar büyük bir yanılma payı içerir. Ortakların her birinin diğerinin isteklerine ve beklentilerine saygı göstermeye çalışması, bu konularda herkesin tamamen açık ve dürüst olması o girişimin gelecekteki başarısında çok belirleyici rol oynar.
Ortakların birbirleri için taviz verebilmeleri ve bunun her zaman karşılıklı olabilmesi, verilen bu tavizlerin içselleştirilebilmesi yani sonradan intikamı alınacak, kişiliğinden verilmiş ödünler olarak görülmemesi gerekir. Ortaklık yürütmek bir evlilik yürütmeye çok benzer, eşinize zaman zaman taviz vermek sizi nasıl rahatsız etmiyorsa ve bunu karşılıklı yapmanız gerekiyorsa ortaklık da böyledir. Zaten bu şekilde yürütülemeyen evlilikler nasıl boşanma ile sonuçlanıyorsa, ortaklıklar da aynı sona mahkumdur.
Örneğin bir ortaklıkta genel yapı, işin pazarlama ve dış ilişkilerini yöneten, daha çok medya önünde olan ortaklar ile, işin teknik ya da operasyon tarafı ile daha çok uğraşan ve bu nedenle biraz arka planda kalan diğer ortaklar arasında dağılmış şekilde olabilir. Başarı yakalandığında da, doğal olarak o ana kadar medya önünde olan ortak ya da ortaklar daha çok öne çıkarlar, herkes onu ya da onları tanır. Arka planda kalanlar bu noktada sanki başarıda kendi payları önemsenmiyormuş gibi hissedebilirler ve yukarıda bahsettiğim rahatsızlıklar baş gösterebilir. Sanki tek takdir edilen en önde olan duygusu kötü huylu bir kanser gibi geri dönüşü olmaz şekilde yayılabilir. Böyle bir durumda, takdir edilmediğini düşünen ortaklar için kazanılan paranın, yakalanan başarının hiçbir önemi kalmayabilir.
İşte bu noktada, öndeki ortakların başarıyı bir ekip olarak yakaladıklarını gönülden ifade edebilmeleri ve bunu çeşitli şekillerde hem dışarıya hem de ortaklarına gösterebilmeleri büyük önem taşır. Başarının bileşenlerini ortaya koyabilmek, her bileşenin başrol oyuncularının bunun keyfini çıkarabilmesi için olanak yaratabilmek, ego tatminini herkesin istediği kadar yaşayabilmesini sağlamak, her bir ortağın hakettiği takdiri gördüğünü hissetmesi o anda her şeyin üstündedir.
Ortaklar arasında ego yönetiminin en can alıcı noktası en başta yapılan konuşmalardır ama bu tek başına yeterli değildir. Ortakların, ortaklıkları boyunca her zaman birbirleri ile konuşması, kafalarında her ne varsa hiç bir şekilde kafada kurmadan, ortaklarıyla açıkça konuşabilmesi hayati önem taşır. Zaman zaman bunalabilirsiniz, kaçmak isteyebilirsiniz, o gün işe gitmek yerine kaytarmak isteyebilirsiniz, her şey olabilir, ama bunları ortaklarınızla da paylaşabilmelisiniz. Ya da ortaklarınızın yaptıkları hoşunuza gitmemeye başlamıştır, az çalıştığını, isteksiz olduğunu ya da yanlış kararlar verdiğini düşünmeye başlamış olabilirsiniz, bunu konuşmak için de talebin ondan gelmesini beklememelisiniz. Ne düşündüğünüzü ve neden böyle düşündüğünüzü iki bira (burada bira, rakı, şarap çaydan daha çok işe yarar ama alkol tercih etmeyen çay ile de deneyebilir) içerken konuşmayı deneyebilirsiniz.
Başarısızlık durumunda da, kavga gürültü yaşamadan ortaklıklara son verebilmek için, herkesin karşısındaki insanın da tatmin edilememiş bir egoya sahip olduğunu ve bu nedenle hassas olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu olmazsa kaybedilen sadece ortaklıklar değil belki ondan daha değerli dostluklar olur.
Sonuç olarak bir girişimin başarısı için öncelikle ortaklar olmak üzere bütün ekibin takdir gördükleri bir ortam, bunun için de bu insanlar arasında son derece seviyeli ve paylaşımcı bir iletişim gereklidir. Bir girişimin başarılı olması için gerekli birçok parametre var, bunların her birini bir lego parçası gibi düşünebilirsiniz. Bu legoları, tatmin edilmiş egolarla birleştirebilirseniz, yaratıcı, sağlam ve özgün tasarımlar çıkarabilirsiniz.
Bireysel ego tatmini, birbirini takdir eden bir takım olarak başarılmış girişimlerde, en üst düzeye ulaşır. Ben yaptım demekten daha da doyurucu olan biz yaptık diyebilmektir.
Bu yazıda bir girişimdeki ortakların ego yönetiminden bahsettim. Bir sonraki yazımda işin içine çalışanlar da girdiğinde neler yaşanır konusunu ele almak istiyorum.
Categories: Bütün Yazılar, İnternet Dünyası
İnsanın içinden girişimci olmak geliyor 🙂
Harika bir yazi yine, bir cok konuyu aynen yasiyoruz. Eminim bir cok ortakli projenin aynasi oldu bu yazi. Calisanlarin ele alindigi yaziyi daha cok merak ediyorum su an:-)
heyecanla bekliyoruz sonraki yazıyı.