Should Kids Be Raised With Religion? – Çocuklar Dinle Yetiştirilmeli mi?

The following article is written by my daughter Esin Yurdanur as school homework. She is 15 years old and studying at the American School in London. This article is written in English but I included Turkish translation to the end.

Aşağıdaki makale kızım Esin Yurdanur tarafından okul ödevi olarak yazıldı. Kendisi 15 yaşında ve Londra’daki American School in London’da okumaktadır. Orjinali İngilizce olarak yazılan bu makalenin Türkçe çevirisini yazının sonuna ekledim.

 

Should Kids Be Raised With Religion?

Ever since I can remember, I have been told to not talk about my secular views with others. Growing up in Istanbul, Islam was the norm, and although I didn’t know this as a young child, voicing your opinion contradicting that could be seriously dangerous. From a young age, my parents had included their non-religious views in their way of parenting, so by the time I had begun school, I considered being an “atheist”, as much as I understood of the word, to be a large part of my identity. When I was told not to share this part of me with my friends or teachers at school, I couldn’t understand the walking on eggshells when it came to this one topic of belief or disbelief. 

For thousands of years, religion has played a large role in the way that people live and view the world. It has been both a cause, and a way of coping with problems, but either way, it undeniably has always been a large part of how a society functions. The way that these beliefs have been able to survive for so long is due to how they are passed down through the generations and are often incorporated into how parents raise their children, whether it is intentional or not. In my opinion, religion shouldn’t be considered a large part of a child’s upbringing because of children’s lack of choice in the matter and how large of an impact it can have on their lives in the future. 

Religion can be defined as “a pursuit or interest followed with great devotion”. This definition highlights the positive parts of religion that I also agree with and support. In a perfect world, it promotes morals and ethics, creates a sense of community, and gives people a purpose. Raising kids with religion can help them to internalise the ethical conduct of that faith, which many people may choose for their children. If you consider these advantages, raising a child along with a system of belief might seem like the right choice.

However, the strengths gained by this form of parenting also have some weaknesses. As I mentioned earlier, these aspects of religion would most likely benefit a child, but only “in a perfect world”. This world is neither perfect nor close to it, meaning that matters involving religion aren’t always clean and easy. I believe that including such a complex and sometimes aggressive thing in parenting can have serious and negative impacts on a young person.

The first ten to fifteen years of a child’s life are when they are the most impressionable and flexible with their learning. They should be able to explore and discover how they themselves view the world. Giving them a set of beliefs that they are meant to live their entire lives by restricts that curiosity and gets them used to believing what they are told before trying to understand what that is first. The phrase, “Don’t believe everything you hear,” should be applied to this situation exactly. While older and more mature individuals might have had the opportunity to think within themselves and decide that being a part of faith is the best choice for them, children have not yet had this chance. Expecting them to believe in something just because a parent, a religious figure, or any adult for that matter said so, in my opinion, drowns out this investigative and explorative instinct in children that they are meant to possess. 

To address the ethical side of the argument, I agree with having set rules that a child can refer to for “right” and “wrong”, but the way that religion carries these out is founded on a sense of fear, which I don’t see as the best method of parenting. If the teachings of Christianity are studied more closely, it’s obvious to see that a lot of these are purely based on trying to please a supernatural being and the consequences if that is not accomplished. For example, the existence of heaven and hell paints the picture of an all-powerful being who wants to punish you for your mistakes, rather than helping you to better yourself. In some ways, yes, this can encourage a child to live by a moral code and do what has been decided as “good’, but the same can be accomplished without having to subtly threaten them starting from the moment they are brought into the world. 

Religion is said to help in finding a purpose for living and a feeling of belonging, but achieving this without the need for a higher power, while possibly more difficult, is much more fulfilling. One argument for religion is that people raised without faith are more prone to mental health issues and often feel more alone. This suggests that having a God or a supernatural being of some kind can help in dealing with personal issues, and while I agree that this can be an advantage, I also think that religion is just a temporary solution to a permanent problem. Mental health issues have been and will always be present in humankind, so why not address these from an earlier age and work to raise happier children instead of trying to take a shortcut through religion?

The idea of religion as an aiding tool in parenting would be ideal, but the ways that it affects children is undeniable and can often be negative. As someone who was never raised with religion, I feel that I have the same ethics, motivation, and sense of community as anyone who was. While religion can be a way to enhance life and connect with others, I don’t think that it should ever be a basic in a young and impressionable person’s upbringing.

Esin Yurdanur

4th of June, 2019

 

 

Çocuklar Dinle Yetiştirilmeli mi?

Çocukluğumda hatırlayabildiğim kadarıyla, laik görüşlerim hakkında başkalarıyla konuşmamam söylenirdi. İstanbul’da büyürken İslâm bir normdu ve bunu küçük bir çocuk olarak bilmeme rağmen, çelişen fikirlerinizi dile getirmek ciddi bir tehlike olabilirdi. Ailem, küçük yaştan itibaren, dini olmayan görüşleri ile beni yetiştirdikleri için, okula başladığımda, kendimce kelimenin tam anlamını anladığım kadarıyla, “ateist” olmayı kimliğimin çok önemli bir parçası olarak görüyordum. Bu parçamı okuldaki arkadaşlarımla ya da öğretmenlerimle paylaşmamam söylendiğinden, konu inanç ya da inançsızlığa geldiğinde son derece dikkatli davranmam gerekiyordu.

Binlerce yıldır din, insanların yaşama ve dünyayı görme biçiminde büyük bir rol oynamıştır. Din bazen sorunların nedeni, bazen de onlarla başa çıkma yöntemi olmuştur, ancak her iki durumda da, toplumların işleyişinde büyük rol oynamıştır. Bu inançların bu kadar uzun süre hayatta kalabilmesi, nesiller boyunca aktarılmaları ve genellikle ebeveynlerin kasıtlı olsun olmasın, çocuklarını yetiştirirken dini de kullanmalarından kaynaklanmaktadır. Bence, çocukların bu konuda seçim yapma becerisindeki eksikliği ve bu seçimin gelecekteki yaşamları üzerinde çok büyük bir etkisi olması nedeniyle, din, bir çocuğun yetiştirilmesinin önemli bir parçası olarak düşünülmemelidir.

Din, “büyük bir özveriyle takip edilen bir arayış ya da ilgi” olarak tanımlanabilir. Bu tanım, dinin, kabul ettiğim ve desteklediğim olumlu kısımlarını vurgulamaktadır. Mükemmel bir dünyada din, ahlak ve etiği teşvik eder, bir topluluk duygusu yaratır ve insanlara bir amaç sunar. Çocukları din ile yetiştirmek, birçok insanın çocukları için seçebileceği inancın gereği olan etik davranışların içselleştirmelerine yardımcı olabilir. Bu avantajları göz önünde bulundurursanız, bir çocuğu bir inanç sistemi ile yetiştirmek doğru seçim gibi görünebilir.

Ancak, bu tip bir ebeveynlik biçimi ile kazanılan güçlü yönler olduğu gibi, bazı zayıf yanlar da vardır. Daha önce de belirttiğim gibi, dinin bu yönleri büyük olasılıkla bir çocuğa yarar sağlayacaktır, ancak bu sadece “mükemmel bir dünyada” mümkün olabilir. Bu dünya ne mükemmel ne de mükemmele yakın bir durumdadır; dolayısıyla din içerikli konular her zaman net ve kolay anlaşılır değildir. Ebeveynliğe bu kadar karmaşık ve bazen de saldırgan bir şey eklemenin gençlere ciddi ve olumsuz etkileri olabileceğine inanıyorum.

Bir çocuğun hayatının ilk on ile on beşinci yılı, öğrenme konusunda en kolay etkilendikleri ve değişken oldukları zamandır. Dünyayı nasıl gördüklerini kendileri araştırabilmeli ve keşfedebilmelidirler. Onlara, tüm hayatlarını nasıl yaşamaları gerektiği konusunda bir inanç seti vermek bu merakı sınırlar ve ne olduğunu anlamaya çalışmadan kendilerine söylenenlere inanmaya alışmalarını sağlar. “Duyduğun her şeye inanma” ifadesi bu duruma tam olarak uygulanmalıdır. Yaşlı ve daha olgun bireyler kendi içlerinde düşünme ve bir inancın parçası olmanın kendileri için en iyi seçim olduğuna karar verebilme şansına sahip olsalar da, çocuklar henüz bu şansa sahip değillerdir. Sırf bir aile bireyi veya dini bir şahsiyet veya bu konuda herhangi bir yetişkin öyle söylediği için çocukların bir şeye inanmalarını beklemek, bence çocuklarda sahip olmaları gereken inceleme ve araştırma içgüdüsünü yok eder.

Argümanın etik yönüne işaret etmek için, bir çocuğun “doğru” ve “yanlış” kavramları için başvurabileceği kurallar seti koyma gerekliliğine katılıyorum, ancak din bunları korku duygusu üzerine kurar ki, bunun çocuk yetiştirmek için en iyi yöntem olduğunu düşünmüyorum. Eğer Hristiyanlığın öğretileri daha yakından incelenirse, bunların çoğunun tamamen doğaüstü bir varlığı memnun etmeye çalışma ve bunun gerçekleşmemesi durumunda sonuçlarına katlanmaya bağlı olduğu açıkça görülebilir. Örneğin, cennetin ve cehennemin varlığı, kendinizi daha iyi hale getirmenize yardımcı olmak yerine sizi hatalarınız için cezalandırmak isteyen çok güçlü bir varlığın resmini çizer. Bazı yönlerden, evet, bu bir çocuğu ahlaki bir yasa ile yaşamaya ve “iyi” olarak karar verilen şeyi yapmaya teşvik edebilir, ancak bu, çocukları dünyaya geldikleri andan itibaren tehdit etmeden de başarılabilir.

Dinin, yaşamak ve aidiyet hissi bulmakta yardımcı olduğu söylenir, ancak bunu daha yüksek bir güce ihtiyaç duymadan yapabilmek, muhtemelen daha zor olsa da, çok daha tatmin edicidir. Din için söylenen önemli bir argüman, inanç olmadan yetiştirilen insanların zihinsel sağlık sorunlarına daha yatkın oldukları ve çoğu zaman daha yalnız hissettikleridir. Bu, bir Tanrı ya da doğaüstü bir varlığa sahip olmanın kişisel meselelerle başa çıkmada yardımcı olabileceğini düşündürse ve ben de bunun bir avantaj olabileceği konusunda hemfikir olsam da, dinin kalıcı bir soruna geçici bir çözüm sunduğunu düşünüyorum. Zihinsel sağlık sorunları insanlık boyunca olmuştur ve her zaman da olacaktır, peki neden bunlar daha erken yaşta ele alınmıyor ve din yoluyla kestirme yoldan çözmek yerine, daha mutlu çocuklar yetiştirmek için uğraşılmıyor?

Çocuk yetiştirirken dini yardımcı bir araç olarak kullanma fikri iyi olurdu, ancak çocuklara yaptığı etkiler yadsınamaz ve bunlar çoğu zaman olumsuz olabilir. Ben kendimi, din ile yetiştirilmemiş birisi olarak, din ile yetiştirilenler kadar aynı etik, motivasyon ve topluluk duygusuna sahip olduğumu hissediyorum. Din, yaşamı iyileştirmenin ve başkalarıyla bağlantı kurmanın bir yolu olabilirken, genç ve kolay etki altında kalabilir bir insanın yetişmesinde temel bir araç olması gerektiğini düşünmüyorum.

Esin Yurdanur

4 Haziran 2019

 



Categories: Bütün Yazılar

9 replies

  1. İlkokul, ortaokul ve lise düzeyinde pek çok farklı kurumda görev yapmış bir eğitimci olarak inanç özgürlüğü bakımından bu olgunluk ve bilgelik seviyesinde bir öğrencim ne yazık ki hiç olmadı. Eğer varsa da; bunu kızınızın yazısının ilk kısmında da bahsettiği üzere arkadaş veya öğretmen gibi faktörlerden dolayı okul ortamında kimse açıklama cesareti gösteremedi. İnternet sayesinde bilgiye erişimin artık çok daha kolay olduğu günümüzde, biz eğitimcilere ve ebeveynlere düşen asıl görev yeni nesillere belirli normları dikte etmek değil, onlara bu büyük bilgi yığınları arasında yollarını nasıl bulacaklarını öğretmek olmalıdır diye düşünüyorum. Esin’i böyle başarılı bir ödev hazırladığı için, ayrıca sizi de ona bu şekilde bir ödev hazırlayabilmesini sağlayabilecek özgürlükçü ve vizyoner bir yetiştirme tarzı/aile ortamı sağladığınız için ayrı ayrı tebrik ederim.

  2. Tebrikler… Bu kadar güzel ifade edilebilir.
    Yolu açık, herşey gönlünüzce olsun…

  3. Benim 30 yaşında belki geldiğim seviyeye kızınız 15 yaşında gelmiş. Anlatımı çok iyi. Sizi ve kızınızı tebrik ediyorum.

  4. Güzel bir yazı olmuş, “kestirmeden gitmek” tespiti şahsıma katma değer sağladığı için Sevgili Esin Yurdanur’ a teşekkür ederim.

  5. Bir babanın kızıyla en çok gurur duyduğu anlardan birisi de onun yazdıklarını türkçe’ye çevirip blogunda yazmak olabilir.

  6. Harika bir makale olmuş helede bunu 15 yaşında bir genç kızın yazması ayrı bir yetenek.tebrikler Esin Yurdanur . . Tebrikler Erdem Yurdanur böyle bir evlat yetiştirdiğiniz için.
    Ama sanırım sizlerde ailece bir yetenek var. Emek Yurdanur benim çok sevdiğim ve beğendiğim bir arkadaşımdır.
    Selamlar ve Saygılar

  7. 15 Yaşında bir çocuğun bu kadar büyük konuşabilmesi çok etkileyici. Yolu açık, bahtı güzel olsun.

  8. Sosyolojide kader örgüsü diye bir şey var annemizi annesi öyle yetiştirdiği için annemiz de bizi öyle yetiştiriyor ve biz de bu nedenle çocuğumuzu aynı yetiştiriyoruz. Zinciri kırmak çocuğum bize ket vuruldu sen kanatlan diye imkan tanımak ve bizden sonraki nesilleri kurtarmak gerekiyor ancak duyguları bir kenara bırakıp bu cesur kararı vermek maalesef hepimizin yapabileceği bir şey değil.

Buğra Yazar için bir cevap yazınCevabı iptal et

Erdem Yurdanur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et