Farkında mısınız, Tarihe Tanıklık Ediyoruz !

1989 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde yurtta arkadaşlarımızla, radyolardan Glasnost politikaları sonucu Sovyetler Birliği’nin dağılması, doğu blokunun yıkılması, Romanya’da Çavuşesku’nun idam edilmesi, Berlin duvarının yıkılması gibi haberleri dinliyorduk. Arkadaşlarıma “farkında mısınız, tarihe tanıklık ediyoruz, bugünden sonra dünya başka bir dünya olacak” demiştim. Öyle de oldu, soğuk savaş bitti ve iki kutuplu dünya düzeni yerini süper güç ABD’nin egemenliğine bıraktı.

2001 yılında ABD’de ikiz kulelere yapılan saldırılar sonucu kulelerin yıkılışını televizyonlardan canlı olarak izlerken de çalışma arkadaşlarıma “farkında mısınız, tarihe tanıklık ediyoruz, bugünden sonra dünya başka bir dünya olacak” demiştim. Öyle de oldu, ABD bu saldırıları bahane ederek Afganistan ve Irak’a saldırdı, Ortadoğu’daki emelleri gerçekleştirme sürecine girdi. Tüm dünyada din odaklı politikaların ve çatışmaların sayısı artmaya başladı.

2013 yılında, Taksim’de Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesini protesto eden bir grup gencin, polisler tarafından sabahın erken saatlerinde biber gazları ile dağıtılmaya çalışılması sonucu oluşan gerginlik, çok daha büyük bir anlam kazanarak ülke çapında başbakanı protesto gösterilerine dönüştü. Televizyonlardan değil sadece tek bir kanaldan izleyebildiğimiz olaylara bakınca, eşime “farkında mısın, tarihe tanıklık ediyoruz, bugünden sonra dünya başka bir dünya olacak” dedim. Umuyorum ki, 1989 ve 2001’de olduğu gibi kanlı olaylar yaşanmaz 2013’de.

Bu olayların etkilerinin sadece ülkemizde değil dünyada büyük etkileri olacağını düşünüyorum. Bunun en temel nedeni, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle son 2-3 yıldır tek adam olarak hareket ediyor olmasının, Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana Türkiye’nin “Yurtta Barış Dünyada Barış” temel felsefesine çok zarar verdiğini düşünmemdir. Zaten agresif bir kişiliği olan Erdoğan’ın son yıllarda ekonomik olarak çok başarılı gibi görünen imajı ile egosu da fazlasıyla şişmiş durumda. Her yaptığını tartışılmaz şekilde doğru olarak görmeye başladı. Öylesine ki, sadece AKP dışındakilerin değil, AKP içindeki kendi arkadaşlarının farklı görüşlerini bile dikkate almamaya başladığını görüyoruz.

Çevresine olan güvensizlikten midir bilmiyorum ama her konuşmasında hemen her konuda kontrolün kendisinde olduğunu göstermeye çalıştı. AKP içinde kendisine en küçük eleştiri yapabilecek kimse olmadığı gibi, zaman zaman kendi bakanlarını bile medya önünde fırçaladığı oldu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile birlikte özellikle Ortadoğu’da kurtarıcı bir role soyunup, Türkiye içindeki sorunlardan çok, Suriye, İsrail, Filistin, İran gibi ülkelerdeki sorunlarla ilgilenmeye, bu ülkeler ile olan ilişkilerde belirleyici ve önder bir rol edinmeye çalıştı.

Erdoğan’ı Türkiye içinde de, dışında da takdir eden çok ciddi bir kesim var. Ancak Erdoğan, siyasi olarak kendisini takdir edenler kadar eleştirenler oluğunu ise ya kabul etmedi ya da görmezden geldi. Batı dünyası ise birçok konuda istediğini elde eder konumda olduğundan, çoğunlukla Erdoğan’ın arkasında durdu. Ekonomik anlamda özellikle de dünya ekonomisinin krizde olduğu bir dönemde, en başarılı ülkelerden birisi konumunda lanse edildi. Gerçekten ne kadar başarılıdır, bu ayrı bir yazının konusu olabilir, ama bu başarılı başbakan imajı Erdoğan’ın egosunun iyice kuvvetlenmesini sağladı. Öyle ki, artık konuşmalarında kime hitap ettiğine bakmaksızın, aklına geldiği gibi konuşmaya başladı. Muhtemelen eskiden kendisini yönlendiren çok başarılı danışmanlarını bile dinlemeden, son derece hazırlıksız şekilde, bir süre önce olmaz dediğine olur, olur dediğine olmaz dedi. Kendisi gibi düşünmeyenlere çok kolay şerefsiz, vatan haini, ayyaş, alkolik, çapulcu gibi yakıştırmalar yaptı. Basın toplantılarında kendisine soru soran gazetecileri bile korkuttu.

Bu kendine fazlasıyla güven, ülkemizde hiç kimse istememesine rağmen, Türkiye’yi Suriye ile savaş noktasına getirdi. Esad ile 2 yıl önce kol kola iken şimdi en büyük düşman oldu.

Bütün bunlar toplumda çok ciddi bir kutuplaşma yarattı. Hemen hemen her yerde insanlar birbirlerine son derece kaba, agresif davranmaya başladı. Spor sahalarından trafiğe, aile içi şiddete kadar her yerde çok çabuk parlayan, hemen kavgaya tutuşabilecek bir toplum haline geldik. Bu durumdan zarar görenler olduğu gibi, ciddi faydalar sağlayanlar da oldu. 10 yıl öncesinin popüler değer yargıları ile bugünün değer yargıları arasında ciddi farklar oluştu. Bütün bunlar toplumun her kesiminde karşı kesime karşı ciddi olumsuz birikimler oluşmasına yol açtı.

31 Mayıs’ta başlayan ve bugün hala devam eden olaylar da işte bu birikimlerin bir sonucudur. Erdoğan ve AKP kurmayları, olayları sadece bir ağaç kesimine yapılan gereksiz bir tepki gibi göstermeye çalışsa da olayların kökeninde ne yattığını çok da iyi bilmektedirler. Ama Erdoğan’ın egosu öylesine güçlü ki, AKP içinde hiç kimse buna karşı gelememektedir. Hatta ülke tarihinin en karışık dönemi yaşanırken, 3 günlük yurtdışı gezisini bile iptal etmemiştir. Erdoğan’dan korkan ve neredeyse hiçbir şey yayınlamayan medyanın olayları çok önemsizmiş gibi göstermesi, Erdoğan’ın da olayları önemsiz görmesine yol açmış olabilir 🙂

Erdoğan bu şekilde davranmaya devam ettikçe, olayların durulmasının çok zor olacağını düşünüyorum. Çünkü yüz binlerce insan kendilerinin önemsenmesini istiyor, yokmuş gibi varsayılmaktan bıktıklarını, kendilerinin de bu ülkenin halkı olduklarını, yaşam alanlarına sürekli müdahale edilmesini artık istemediklerini haykırıyorlar. Hiçbir siyasi görüşün bu eylemleri sahiplenmesini istemiyorlar. Facebook ve twitter üzerinden sürekli mesajlar yayınlayarak, toplumun her kesiminden insanlar olarak, çevrelerine zarar vermeden, sadece seslerini duyurmak amacında olduklarını söylüyorlar. İçlerinde etrafa zarar vermeye çalışan provokatörleri ayıklamaya çalışıyorlar. Bu haliyle de toplumun en az yarısı tarafından destekleniyorlar. Türkiye tarihinde bu kadar örgütsüz, bir ideoloji altında gruplaşmayan ve toplumun her kesiminden bu kadar destek gören başka bir eylem hatırlamıyorum ben.

Bu olaylar nedeniyle Türkiye’nin siyasi aktörlerinin kısa vadede çok değişeceğini düşünmüyorum. Bu eylemi yapan insanların büyük çoğunluğunun da böyle bir talebi olduğunu sanmıyorum. Erdoğan’ın yerine Kılıçdaroğlu ya da Bahçeli gelsin diyen insanların bu eylemciler arasında çok az olduğunu sanıyorum. Kişisel olarak benim tercihim de bu değil zaten.

Bence bu topluluğun tek bir talebi var : ADAM yerine konmak, APTAL yerine değil.

Eğer Erdoğan ve kurmayları bugünden sonra halkı her istediklerini dikte edebilecekleri ve sadece sayılardan ibaret bir kalabalık olarak görmekten vazgeçer, bu ülkeyi her görüşten insanların da olabileceğine gönülden inanarak yönetmeye çalışırlarsa, bu insanlar zaten sokaklara çıkmazlar, çünkü bu insanlar en az Erdoğan kadar ülkelerini seven insanlar.

Eğer Erdoğan ve kurmayları bundan vazgeçmezler ve bugüne kadar olduğu gibi kendi isteklerini dikte ederek yönetmeye devam ederlerse, bu işin nereye varacağını bence hiç kimse şimdiden söyleyemez.

Toplum bence hala patlamış bir toplum durumunda değildir, hala kolaylıkla, birkaç tatlı söz, içten bir özürle, eskisinden de olumlu bir havaya dönüştürülebilir. Bunun için tek gereken Erdoğan’ın bu halkı anlamaya çalışmasıdır, umarım bu anlayışı gösterir.

Bu olaylardan önce, Türkiye’nin Suriye ile bir savaşa girmesine kesin gözüyle bakıyordum ama şimdi bunun çok az bir olasılık olduğunu düşünüyorum. Eğer olsaydı Türkiye-Suriye savaşının da dünya tarihinde çok önemli değişikliklere neden olabilecek bir savaş olacağına inanıyordum. Bu kadar önemli bir coğrafyada böyle bir savaş 2 ülke arasında kalmaz kesinlikle. Bu nedenle de Gezi Parkı ile başlayan bu olayların sadece Türkiye tarihi için değil dünya tarihi için önemli olduğunu düşünüyorum. Artık Erdoğan bir parktaki ağaçları bile halkın onayı olmadan kesemeyeceğini, ve bu nedenle halkın onaylamadığı bir savaşa da giremeyeceğini anlamıştır sanıyorum.

İşte bu nedenle Gezi Parkı Direnişi, dünya tarihi için savaşın yerine barışı öne çıkaran çok önemli bir direniştir.

 



Categories: Bütün Yazılar, Politik - Kritik

Bir Cevap Yazın

Erdem Yurdanur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et