Adaletin Bu Mu Dünya?

Çocukluğumun en popüler şarkılarından birisiydi Selda Bağcan’ın söylediği “Adaletin bu mu dünya” şarkısı. 30 yıl öncesinden beynime öylesine kazınmış ki bu sözler, haksızlık karşısında duyduğum öfkeye hep bu şarkının melodisi eşlik ediyor.

16 Eylül 2011 tarihinde gazetelerdeki bir haber çok üzücüydü, Van’dan İstanbul’a mahkemeye çıkarılmak için götürülen 5 tutuklu, cezaevi aracının yanması sonucu araçla beraber yanarak öldüler  : http://www.hurriyet.com.tr/gundem/18746323.asp.

Bu aracın içinde herhangi birimiz olabilirdik.

7 Ocak 2012 tarihinde evimde gazete okurken okuduğum bir haber ise beni daha da üzdü : http://haber.gazetevatan.com/babalarinin-oldugunu-onlara-soyleyemedim/422683/1/Gundem. Yanarak ölen tutuklulardan birisinin eşi Nilüfer Hanım’ın, kocası öldükten sonra geçen 4 ayda yaşadıklarını okudum. Fotoğraftaki çocukların bakışlarını görünce, sanki ben yandım da benim çocuklarımın bakışıymış gibi içimde hissettim. Adaletin bu mu dünya şarkısı kulaklarımdan gitmez durumda bu haberi okuduğumdan bu yana.

Haberi okuduktan sonra Vatan gazetesindeki bir arkadaşımı arayarak bana haberi yapan muhabirden Nilüfer Hanım’ı bulmasını istedim, birkaç gün sonra Nilüfer Hanım’a ulaşabildim. Önce telefonu tedirginlikle açtı, kendisine haberi okuduğumu, çok üzüldüğümü ve eşimle birlikte yardım etmek istediğimizi söyledim. Kızının psikolojisinin çok bozuk olduğunu, ama psikoloğa götürmek için parasının olmadığını, ev kirasını bile ödeyemediğini söyledi. Aylardır benden başka hiç kimsenin aramadığını, devlet görevlilerinden bir kişinin bile bırakın yardım etmeyi başsağlığı bile dilemediğini anlattı. Arayan bazı avukatların tazminat davası açarak iyi para kazanabileceğini, bunun için alacakları komisyonu konuşmaya çalıştıklarını, ama eşinin tanıdıkları olan bir avukatla anlaştıklarını söyledi. Ama avukatı da davanın yıllarca süreceğini söylüyormuş.

Bir miktar para gönderdim ve kızının psikolog masraflarını karşılayacağımızı, beni ve eşimi istediği zaman arayabileceğini söyledim. Bir kaç hafta sonra aradı ve ağlayarak küçük oğlunun da fıtık ameliyatı olması gerektiğini, ama bunun için çok ileriye gün alabildiğini söyledi. Doktor olan eşim, özel kliniği olan bir arkadaşına söyledi ve sağolsun o da ameliyatı ücretsiz olarak yaptı. Nilüfer Hanım’la o günden bu yana hem ben hem eşim sık sık konuşuyoruz, yardım etmeye devam ediyoruz. Şimdi kızı psikoloğun yardımıyla çok daha iyi durumda, en azından konuşmaya, gülmeye başlamış,  küçük oğlu sağlıklı. Nilüfer Hanım evlerinin havasının değiştiğini söylüyor.

Ancak 3 küçük çocukla hayatta yapayalnız kalan bir genç kadının, bir annenin çaresizliğini, babaları yanarak ölen küçücük çocukların duygularını düşündükçe bazen kendi hayatıma bakıp neleri dert ediyor olduğumuza şaşıyorum. Bu dünyanın adaletinin bu olmaması gerektiğini düşünüyorum.

Bizler Nilüfer Hanım’a yardım etmeye devam edeceğiz ama başka yardım etmek isteyen, örneğin çocuklarına burs vermek isteyen, maddi yardım yapmak isteyen olursa benimle iletişime geçerse çok sevinirim. Gerçekten her türlü yardıma ihtiyaçları var. Nilüfer Hanım’ın telefonunu buraya yazmak istemiyorum, isteyen bana ulaşabilir, ben iletişimi sağlayabilirim.

Özellikle devletin bu konuda birşey yapmasını sağlayabilecek birisi olursa çok iyi olur. Çünkü cezaevi arabasında kilitli oldukları için yanarak ölen bu insanlar devletin sorumluluğundaydı. Devlet bu sorumluluktan kaçmamalı, kaçamamalı. Nilüfer Hanım ve 3 küçük çocuk hayata başkalarının yardımı ile tutunuyor halde bırakılmamalı.

Umuyorum bu yazıyı okuyacak olan duyarlı birileri ile bu insanların hayatı biraz daha sevmelerini sağlayabiliriz. Adaleti bu olan bir dünyada bu insanlara biraz olsun ışık gösterebiliriz.



Categories: Bütün Yazılar, Politik - Kritik

1 reply

  1. Sözün bittiği nokta burası olsa gerek. Örnek ve gerekli bir davranışınız için sizi ayrı tebrik etmek lazım.

Bir Cevap Yazın

Erdem Yurdanur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et