Sonsuz Döngü

Son yılların en büyük hastalıklarından birisi hiç şüphesiz depresyon. Bu konuda uzman değilim ama depresyonun birçok nedeni olabiliyor. Genetik yatkınlık, çevre koşulları, çeşitli travmalar depresyonu tetikleyebiliyor ve herkeste farklı şekillerde depresyon hali görülebiliyor.

Tamamen gözlemlerimden ve deneyimlerimden yola çıkarak uzun zaman önce düşündüğüm ve kendi kendime uygulamaya çalıştığım bir yöntemden bahsetmek istiyorum. Bende işe yarıyor, belki bunu okuyan başka kişilerde de işe yarar.

İnsan beyninin çalışma mekanizmasını  bir bilgisayarın çalışma mekanizmasına benzetebiliriz. Bilgisayarların çıktı (output) üretebilmesi için girdilere (input) ihtiyacı vardır. Ne kadar çok girdi verirseniz, bilgisayarın işlemcisi (cpu) üzerinde çalışan program o kadar iyi çıktı üretebilir. Programı değiştirmediğiniz sürece, aynı girdilerle her zaman aynı çıktıyı üretirsiniz, bunun için programı defalarca çalıştırmaya gerek olmaz. Yeni bir girdi bulursanız, programı yeniden çalıştırmayı deneyebilirsiniz. Yeni girdileriniz yoksa o zaman belki programı değiştirmeyi ya da geliştirmeyi deneyebilirsiniz. Hem yeni girdileriniz yok hem de programı değiştirmiyorsanız ve sürekli aynı girdilerle aynı programı çalıştırma durumuna düşerseniz buna bilgisayar jargonunda sonsuz döngü (deadlock) veya çıkmaz denir. Yani durmadan gereksiz yere çalışan programlardır bunlar ve genelde acemi programcılar bu hataya düşerler, zamanla tecrübe kazandıkça sonsuz döngüye düşmemenin yollarını bulurlar. Hani ünlü bir fıkra vardır ya, Temel en gelişmiş bilgisayara “ne var ne yok” diye sormuş ve bilgisayar cevap veremeyip patlamış, buna benzer bir durum 🙂

İnsan beynine de aynı şekilde bakarsak, eğer bir konuyu düşünürken aynı şeyleri tekrar tekrar düşündüğümü hissedersem hemen o konuyu bir süre unutmaya çalışırım, çünkü muhtemelen sonsuz döngüye yani bir çıkmaza giriyorumdur ve bu da uzun süreli durumlarda insanı depresyona kadar götürebilir. Bu durumlarda yapılması gereken, konu her neyse ya yeni girdiler bularak konuyu yeniden düşünmek ya da düşünme şeklimi baştan sona yeniden değerlendirmektir. Girdilerde ve düşünme şeklimde bir değişiklik yapmadan çıktılarda bir değişiklik yaratmam mümkün olmadığına göre bu konuyu ertelemek o an için en iyi çözümdür diye düşünürüm.

Bunu uygulayabilmek o kadar da kolay değil tabi, ciddi pratik gerektiriyor. Ama uygulamayı becerebildiğinizde de aynı anda birçok konunun üstesinden gelmek daha kolay oluyor. Aksi durumda herhangi bir konuda yaşadığınız bir sorun diğer konuları da olumsuz etkileyebiliyor. Bu iş hayatınızda da, aile ilişkilerinizde de çok büyük bir fark yaratabilir. Sorunlu bir günün sonunda eve gittiğinizde eşiniz ya da çocuklarınızla bir araya geldiğinizde hala işteki bir sorunu düşünürseniz, girdilerde ve düşünme tarzınızda bir fark yaratamayacağınız için ailenizi de üzersiniz. Ya da aile içinde yaşadığınız bir problemi işte de düşünmeye devam ederseniz sonsuz döngüye yani çıkmaza girersiniz.  Sonra bir bakmışsınız depresif modda yaşayan insanlardan birisi olup çıkmışsınız.

Bu durumda yani çıkmaza girme potansiyeli olan konularda, girdileri artırmak ya da düşünme tarzını gözden geçirmek için benim yaptığım şeyler, konunun ne olduğuna bağlı olarak değişiyor. Eğer teknik bir konuysa internette araştırma yapıyorum, bu sorunu yaşayanların deneyimlerini okumaya çalışıyorum, yani yeni girdiler bulmaya gayret ediyorum. Duygusal bir konuysa kendime yakın hissettiğim bir kişiye, bir dostuma konuyu anlatıyorum, hangi girdilerle nasıl bir düşünce tarzı ile sonuca ulaşamadığımı anlatıyorum. Şu ana kadar bu mekanizma benim için çoğunlukla gayet güzel işledi, bu sayede üretkenliğimi artırabildiğimi, moralimi yüksek tutabildiğimi hissediyorum.

Psikologların de genellikle terapi seanslarında insanlara bu yöntemle de yardımcı olduklarını sanıyorum. İnsanların girdi olarak neleri kullandıklarını ortaya koymalarını sağlayıp, bu girdileri nasıl işlediklerini kendilerini göstermeye çalışıp, sonsuz döngülerden çıkmalarını sağlıyorlar diye düşünüyorum.

Belki çok basite indirgemiş gibi görünebilir bu söylediklerim ama bir bilgisayar mühendisi olarak benden bu kadar 🙂

Herkese sonsuz döngülerden uzak bir hayat dilerim.

Erdem Yurdanur.



Categories: Bütün Yazılar

4 replies

  1. Yazıyı yazdığınız için teşekkürler.

  2. Merhaba Sevgili Erdem, gördüğün gibi senin yorumlarının sıkı bir takipçisi oldum, yazılarını zevkle okuyorum ve kendi yorum ve düşüncelerimi yazmaktan kendimi alamıyorum;)) Depresyonu yenme konusundaki geliştirdiğin yöntemi anlatırken;uzmanı olduğun Bilgisayar Mühendisliği hakkındaki bilgini kullanmışsın ve insan beyninin çalışma mekanizması ile bilgisayarın çalışma mekanizmasına benzetebiliriz demişsin.Çok güzel bir benzetme.Senin de anlattığın gibi bilgisayarlardan çıktı alabilmek için girdilere gereksinim vardır.Eğer girdiler; bilgisayarın belleğinde saklanır ve gerektikçe kullanıyoruz. Ama girdiler yenilenmezse bir süre sonra gereksinimlerimize yanıt veremiyor,biz de onları kullanmak istemediğimiz zaman çöp kutusuna;)) atıyoruz(Geri dönüşüm kutusu)Ama eğer yanlış bilmiyorsam(tereciye tere satmak istemiyorum,hatalarımı hoşgör lütfen) bu veriler kaybolmuyor,silinmiyor ve istediğimiz zaman geri çağırabiliyoruz..Hatta bazen duyuyor yada okuyoruz bilgisayarlardan silinemeyen bazı bilgiler nedeniyle insanlar suçlanıp,yargılanabiliyor. İşte bu noktada psikoloji derslerimizdeki bazı bilgilere geri döneceğim. İnsanda belleğin 3 işlevi vardır;1-Kodlama 2-saklama 3-Çağırma. 1_İnsan,yaşantıları yada öğrenme yoluyla edindiği bilgileri özelliklerine göre kodlar.Ör:tarihle ilgili bilgiler,yerle ilgili bilgiler vb.2_bu bilgileri gerektiğinde kullanmak üzere saklar.3_Gereksinim duyduğu zaman da gerekli bilgileri çağırır(Hatırlar).Yine insan unutmak istediği yaşantıları,bilgileri ,kendisini rahatsız eden anıları hatırlamak istemez,onları çağırmaz ve unutmuş gibi yapar. Ama hiçbir zaman yok olmazlar,bilinçaltımızda saklanırlar,İşte Freud’un davranışlarımızın,özellikle de davranış bozukluklarımızın temelinde unutmak isteyip de aslında bilinçaltımızda uyku halinde olan geçmişte edindiğimiz yaşantılar yatar dediği durum tam da budur. O zaman akıl sağlığımızı bozacak korkularımız ,kaygılarımız vb. gibi bilinçaltımızda saklı kalıyorsa ne yapacağız. Senin de uyguladığın yöntemler gibi kaçmak yerine bunların üstüne gitmek ve yenmek gerekir. Nasıl? senin yaptığın gibi çözüm yolları için araştırma yapmak,güvenilir,dost denilebilecek kişilerle paylaşmak .Uzman kişilerden yardım almak vb. yollar denenebilir.Evet yine katıldığın bir görüşün daha var;eve iş sıkıntılarını götürmemek. Ama gerektiğinde aile ilişkilerini bozacak şekilde değil, ama sıkıntılar için eşimizden,hatta çocuklarımızdan çözüm önerileri alabiliriz.İnan Erdem, hiç beklenmedik şekilde bizden çok genç olmalarına rağmen çocuklarımız bize çok yararlı çözümlerle yardımcı olabiliyorlar. Aslında yazacak daha çok şey var ama bu kadarla yetneyim de seni sıkmayayım. Yalnız acaba affına sığınarak;bilgisayarlar insan ürünü olduğuna göre Bilgisayarların çalışma mekanizması ;insan beyninin çalışma mekanizması örnek alınarak yapılmıştır desek doğru olur m? sevgilerimle.

  3. Sevgili Hocam, katkılarınız için çok teşekkürler, yazılarıma yapacağınız katkılardan dolayı çok mutlu olurum, lütfen devam edin. Sadece sanırım birkaç yerde yanlış anlaşılma olmuş, izninizle onları düzelteyim. Benim önerdiğim yöntem kesinlikle kaçmak değil, tam da aksine üzerine gitmek aslında. Sadece yeni girdi olmadığı sürece sonsuz döngüye girmekten kaçmayı öneriyorum ben. Bu nedenle yeni girdilerin sağlanabileceği dostlarla sohbeti ya da psikologlardan profesyonel yardımı önermeye çalıştım aslında. Sonsuz döngüden kaçmadığınız sürece yeni girdilere de açık olmayacağınızı düşünüyorum.

    Diğer konu, eve işteki problemleri taşımamak örneğini de problemlerin yeni problemler doğurmasını engellemek adına vermek istedim. Yoksa tabi ki, eşiniz ya da çocuklarınız da sizlere yenir girdiler sağlayan etkenler olabilir ve sizin yeni çıktılar üretmenize yardımcı olabilirler. Ben bunu eşimle çok fazla yapıyorum, hatta onu birçok konuda sağlama yapmak için kullandığımı da itiraf edebilirim, çünkü farklı sektörden birisi olarak bambaşka bir bakış açısı sunabiliyor bana 🙂

    • Merhaba Erdem,beni yazılarınla ilgili yorumlarıma devam etme konusunda cesaretlendirdiğin için içtenlikle teşekkür ederim.Emekli psikolojisi ile zaman zaman ben de kendimi işe yaramaz,yalnız günlük ev işleri ile uğraşır bulmanın boşluğu içinde buluyor ve sıkılıyorum.O nedenle az da olsa bilgi sahibi olduğum konularda yorumlar yaparak görüşlerimi paylaşmaktan mutlu oluyorum.Ancak ;bu yorumları yazarken ya önce bir yazılı hazırlık yapmalı,sonra buraya aktarmalıyım,ya da tekrar tekrar okuyup öyle göndermeliyim galiba(Ama şimdi 1. yolu yine uygulamadım;)) ayrıca neden bende artık gülücük ikonu çıkmıyor?onu da bu işin uzmanı olan sen öğret bana) Çünkü yanlış anlaşılma yok da ,ben noktalama işaretlerini yerinde kullanmayınca böyle durumlar ortaya çıkıyor.. Ben senin yönteminin ”Kaçma ” olduğunu söylemek istemedim.Aksine ”Kaçma” yerine senin uyguladığın yöntemlerin doğru olduğunu yazdım.Yine bir ifademde de ”katıldığım bir görüşün daha var” yerine ”katıldığın bir görüşün daha var” yazmışım ki bu da bir harfin gerçekte ifadeyi değiştirebileceğini gösterdi bana.Erdem’ciğim senin görüşlerine aynen katılıyorum, ben yalnızca bilgisayarların çalışma mekanizmasında;matematik,mantık bilimleri yanında senin de özellikle vurguladığın gibi insan beyninin çalışması konusunda psikoloji bilgilerimi birazcık kullanmak istedim o kadar;)) Ayrıca yanlış anlaşılmaların hemen düzeltilmesi gerektiğine ,aksi halde kişiler arası ilişkileri bozacağına inanırım ben, bu nedenle de sana teşekkür ederim.Tekrar görüşmek üzere sevgilerimle.

özden dinçer için bir cevap yazınCevabı iptal et

Erdem Yurdanur sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et